DEHB
Bu metin, Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite konusunda çok
sık sorulan sorulara verilen cevaplardan oluşmaktadır. Metin hazırlanırken,
hayatın içinden örnekler, bilimsellik süzgecinden geçirilerek, kısa ve öz
cevaplar verilmeye gayret edilmiştir.
(Not: Bundan sonra “Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite”
terimleri metin içerisinde kısaca “DEHB” olarak geçecektir.)
İstifadeli olması dileğiyle…
Hazırlayan: Sait Hisar
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve
Psikolojik Danışmanlık bölümü mezunu. 20 yıllık Psikolojik Danışman. 3 yıllık
Rehberlik Araştırma Merkezi Tecrübesi, 10 yıllık özel eğitim tecrübesi. Kendisi
ve çocukları bu sorunu bizzat yaşıyor. Ancak çocukları sürekli olarak
okullarında derece yapıyor.
1)- DEHB’li olan çocuklar dinlemiyormuş gibi gözükür. Doğru
mu?
Cevap: Evet dinlemiyormuş gibi gözükür ama dinlerler. Yani o konuda soru gelse cevap verebilirler.
2)- “Bu çocuklara sık sık işlerini ve ödevlerini hatırlatmak
gerekir” doğru mu?
Cevap: Bu çocuklar böyle bir ihtiyaç duyar bu doğru. Ama
önerimiz bu değil. Yavaş yavaş bu ihtiyacı yok edecek bir yöntem uygulamak daha
doğru. Zaten anneler, böyle çocuklara sürekli "Ha oğlum, De oğlum"
diyor. Bizim tavsiyemiz, çalışmaları ufak parçalara ayırmak ve çocuğun bu
yönünü geliştirmeye çalışmak.
3)- “Şunu yaparsan şu kadar süre oyun oynayabilirsin”
ifadesi doğru mu?
Cevap: Hayır bu yanlış. Çünkü çocuğun aklı sürekli oyunda
kalır. Hem bu ödül vermenin genel ilkelerine de aykırı. Çocukları menfaatçiliğe
ve rüşvete alıştırır. Bu babaanne yöntemine benziyor. Zaten bilimsel adı da Premack. O yöntemde bile, “tatlıyı sebze yemeğinden
sonra yiyebilirsin” tarzında bir uygulama var. Zaten bu çocuklarda planlama ve
kontrol sorunu var.
4)- "Bu çocuklarda bağımlılık riski yüksek. Ama dindar
ailelerin çocuklarında bu olmaz" ifadesi doğru mu?
Cevap: Hayır. Bu
evrensel bir doğrudur. Dindar ailelerin çocukları da aynı tehlike
altındadırlar. Bu konuda endişe içinde olursak tedbir alırız.
5)- Bu çocuklara “saati saatine plan yapmak yanlış” deniyor.
Cevap: Tam tersine bu ifade doğrudur. Çünkü kendileri en çok
bu konuda zorlanıyor. Kendisinin rızası alınarak uygulayabileceği şekilde bir
plan yapılmalı. “Bu plandan hoşlanmazlar” deniliyor. Bu ifade yanlış. Sadece
öyle zannederiz. Aslında bu çocuklar, düzenli ve disiplinli bir hayatta daha
başarılı olurlar. Yatılı okullar ve askeriye onların en rahat ettikleri
yerlerdir. Bu çocuklar, dengesiz bir şekilde bazen öyle, bazen böyle
davranıldığı zaman daha çok zorlanırlar.
6)-“Bu çocuklar bazen hiç çalışmayıp bazen üç günlük işi bir
günde yaparlar” Bu doğru mu?
Cevap: Evet, ama bu çok risklidir. İyi bir özellik değildir.
Ya 4 veya 5 günlük işi biriktirir ise. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar üçüncüye
yakalanır. Atalar boşuna dememiş. Yani çocuklarda böyle bir eğilim olabilir.
Ama biz eğitimciler onları kendi haline bırakmak görevini yürütmüyoruz.
Öğrenciye biriktirme yapmadan düzenli çalışma alışkanlığı kazandırmalıyız. Bu
insanlar mesleklerini ellerine aldıklarında,
işverenlere şu denilse: "Bu mühendis zamanında gelmeyebilir. Bazı
işleri vaktinde yapmayabilir. Onu idare et. Ondan verim alabilirsiniz."
Almanya'da çoğu işveren bunu kabul etmez. Dakik ve düzenli olmaya önem verir.
Hangimiz böyle çalışan bir insana iş yaptırmak isteriz. Onun için çocukların bu
özelliklerini düzeltmek lazım.
7)- “DEHB olan çocukların uyarıcılar içinde çalışmasına
engel olmayın deniyor.” Bu doğru mu?
Cevap: Hayır, bu hatalı bir öneri. Zaten dikkati çabuk
dağılıyor. Bilimsel olarak, geometri gibi bazı derslerde, Alfa dalgalarını
harekete geçiren farklı frekanstaki müziklerin beynin performansını olumlu
etkiledikleri ispat edildi. Bu özel bir müzik. Bunun dışında uyarıcılar içinde
çalışmak performans düşürücü etkisi var. Yani çocuk böyle isteyebilir. Fakat
bizim işimiz çocuğun her dediğini kabul etmek ve bu konuda aileyi ikna etmek
değil.
8)- “Bu çocukların düzenli psikolog, psikolojik danışman
desteği alması gerekiyormuş.” Bu doğru mu?
Cevap: Evet, bu konuda her okulda ulaşabileceğiniz uzmanlar
var. Ayrıca Türkçe bilen, Türkiye'den gelmiş, çok sayıda Psikolog ve psikolojik
danışman var. Bu uzmanlar, öğretmenlere ve velilere sürekli destek veriyor.
Çocuğunuzun geleceği ve eğitim hayatı için lütfen bu uzmanlardan destek alın.
9)-Bazı öğretmenlerin bu konuda bilgisi var. Yine de bir
psikolog veya psikolojik danışman desteği almak gerekir mi?
Cevap: Her öğretmen koçluk yapabilir. Yani çocuğu değişik
yollar ile motive edebilir. Ama DEHB konusunda ailelerin danışabileceği
uzmanlar: Psikolog, Psikolojik Danışman, Pedagog, Psikoterapist, Psikiyatr gibi
uzmanlardır. Zaten diğer öğretmenlerin görevi bu uzmanlara yönlendirme
yapmaktır.
10)- Çocuklara verilen ilaç konusunda bazen değişik şeyler
duyuyoruz. Ne yapmalıyız.
Cevap: DEHB’de tıbbi tedavi çok önemlidir. Ve bunu engellemeye kimsenin hakkı yoktur.
Biz Psikolog, Psikolojik Danışman, Pedagog gibi uzmanların bile tıbbi tedavi
konusunda ilaç konusunda, danışanlara ve
ailelerine karşı yorum yapma hakkımız yoktur. Kısaca tıbbi tedavi doktor
tarafından yapılır. Psikiyatrist, tedavi için kullanılacak ilacın miktarını ve
dozajını belirler. Aile ve bizler, “şu ilaçta bu tepkiler oldu” diyerek
Psikiyatriste bilgi veririz. Yetki de sorumluluk ta doktora aittir. Bu konuda Psikiyatri Doktoru dışında
insanların söylediklerine bakarak bir aile tedaviye son verirse bu çocuğun
tedavisi yarım kalsa eğitimi aksarsa bunun sorumluluğunu kim alacak. Zaten DEHB
en çok eğitim hayatına darbe vurur. Bu ilaçlarda bunu önlemek için kullanılıyor.
Tatil günlerinde kullanılmıyor zaten. Hatta bazı ilaçların etkisi sadece öğlene
kadar etkili. Kısaca bu konuda sadece Psikiyatri doktorları yetki ve sorumluluk
sahibidir. Ailelerin ve ilgili diğer kişilerin görevi psikiyatriste bilgi
iletmektir.
11)- DEHB bir rahatsızlık mı? yoksa insanların çocuklarında
görmek istedikleri bir fazlalık mıdır?
Cevap: Kimse
çocuğunda böyle bir rahatsızlık olsun istemez. Bazı kişiler, değişik
rahatsızlıklar içinde aynı şeyi ifade ediyorlar. İnsanların kabul duygusu artsın
diye söyleniyor olabilir.
12)- Dikkat eksikliği belirtilerini, üç ortamdan ikisinde
tespit etmek lazım deniyor bu ne demek?
Cevap: Ev bir ortam, okul bir ortam, sokak bir ortam. Yani
çocuk sadece evde bu belirtileri gösteriyor ise Dikkat eksikliği ve
hiperaktivite tam olarak vardır denilemez. Yani çocuk hem evde hem okulda
yapıyor ise belirtiler üç ortamdan ikisinde var denilebilir. Yani iki ortam
şöyle olmaz. Hem parkta, hem markette. Bu ikisi aynı sayılır. Uzman kişiler ile
görüşülür ise bu konuda hata yapılmaz.
13)- DEHB tanısı için kriterlerin süreklilik gösteriyor olması mı gerekiyor?
Cevap: Bu konuda uzmanlar en az 6 ay bu belirtilerin 2/3
oranında gözükmesine bakar. Mesela okula yeni başlayan çocuğun tespiti için
yıllarca beklemeye gerek yok. Tabi bu kriterleri değerlendirmek meslekten olan
kişilerce yapılır. Diğer kişiler ise sadece yönlendirme yapar.
14)- DSM4-R veya DSM5 kriterlerine bakıp kim tespit
yapabilir. Mesela bir sınıf öğretmeni
yapabilir mi?
Cevap: Hayır yapamaz. Bizler bu konunun uzmanları bile
"kriterlere göre bunları tespit ettik" deriz. Tanı koyma işini tıbbi
personel olan Psikiyatrist yapar. Ama o da yanındaki Psikolog veya Psikolojik
danışmanın raporuna bakarak bu tanıyı koyar. Türkiye'de okullar tarafından RAM
a gönderilen pek çok çocukta bu kriterlerin tam tutmadığı, tespit edilmiştir.
Çocukların çoğu Psikiyatriste gönderilmez. Çünkü bu iş ciddi bir mesleki
tecrübe gerektirir. Diğer insanlar tarafından bir çocukta dikkat eksikliği ve
hiperaktivite var demek te yok demek te yanlıştır. Psikoloji, Psikolojik
Danışman, Pedagog veya Psikiyatrist olmayan tüm kişilere yakışan en güzel
cümle. “Bilmiyorum. Bir uzmana danışın" şeklinde olmalıdır.
15)- DEHB problemi olan çocukların Televizyon izlerken
dikkati dağılır mı?
Cevap: Hayır Bu
çocukların böyle aktivitelerde dikkati çok dağılmaz. Mental çabayı gerektiren
işlerde sorunlar yaşanır. Ders dinlerken, ödev yaparken, kitap okurken vb.
16)-Dikkat eksikliği 3 saç ayağından oluşur bu doğru mu?
Cevap: Hayır. Doğrusu 3 farklı rahatsızlık var. Biri dikkat
eksikliği, ikincisi Hiperaktivite, üçüncüsü Dürtüsellik. Bireyde bu üçü birden
olabilir, ikisi veya biri olabilir.
18)- DEHB konusunda hangi kişiler uzman kabul edilmeli ve
destek alınmalıdır.
Cevap: Bu konunun uzmanı insanlar Psikiyatri doktorlardır:
Tıbbi tanı koyar. Tedaviyi planlar, ilaç gerekiyor ise tespit eder, dozajı
ayarlar veya gerekirse değiştirir.
Psikoterapist: Doktor ile iş birliği içinde psikoterapi
uygular.
Psikolog, Psikolojik Danışman ve Pedagog: Öğrenci aile ve
öğretmen ile görüşür. Öğrencinin en büyük meselesi olan eğitimin önünde bulunan
engelleri ortadan kaldırmaya çalışır. Psikiyatristin doğru kararlar alması için
yardımcı olur. Öğrenciye ailesine ve öğretmene sürekli danışmanlık eder.
Okullarda Bireysel eğitim planlarının hazırlanmasını sağlar.Takibini yapar.
19)- DEHB’nin avantajları var mıdır? Mesela bu insanlar aynı
anda çok iş yaparlar mı?
Cevap: Bu avantaj değil. Modern dünyada belli işlerde
uzmanlaşmak daha makbul. Bu sıkıntılı bir durumdur, çözümü var. Diğer ilgiler
ve işleri hobi seviyesinde tutmak ve bir konuda uzmanlaşmak daha doğru. Yarım
yarım pek çok şeyle uğraşan insan hiçbir işte tam olarak uzmanlaşamaz. Çok
süper zekâ veya süper yetenekli değil ise bunu yapamaz. DEHB’si olan çocuklar
hazır cevap oldukları için normalden daha zeki gibi görünür. Bu bizi
yanıltmasın. Zaten başarıda zekâdan ziyade düzenli çalışma daha önemlidir.
20)- 22 saat bilgisayar oyunu oynamak bu çocukların üstün
bir yönü müdür.
Cevap: Hayır bu çocukların üstün bir yönü değildir. Hatta
bağımlılık konusunda daha zayıf olduklarının bir ispatıdır.
21)- DEHB’in beyinde belli sıvıların maddelerin azlığından
kaynaklandığı söyleniyor. Bu doğru mu?
Cevap: Bu konuda çok
bilimsel çalışmalar var. Ve bu çalışmalar sonucunda bu maddelerin eksikliğini
gidermeye yönelik ilaçlar üretilmiş ve 70 yıldan beri bu ilaçlar kullanılıyor.
Bilimsel olarak etkisi ispatlanmış, yıllardır yapılan çalışmalar ile yan
etkileri azaltılmış tıbbi tedavi yöntemleri var. Beyin yapısı üzerinde tedavi
olan ve olmayan çocuklar arasında ciddi farklar tespit edilmiştir. Yani tedavi
bilimsel olarak faydalıdır ve ihmal edilmemelidir.
22)- "Türkiye'de ağır ilaçlar veriliyor, Çocuklar
moronlaşıyor, Ruh gibi yapıyor"
diye duyumlar alıyoruz. İlaç konusunda gerçekler nelerdir?
Cevap: Psikolog, Psikolojik Danışman, Pedagoglar ve Psikiyatristler bu ifadeleri
kullanmazlar. Böylece ailenin aklında soru işaretleri oluşturmaktan uzak
dururlar. Zaten ilaçların çalışma prensibi tam olarak böyle değildir. Vücutta
eksik olan hormonların üretilmesini teşvik edici ilaçlar bunlar. Şeker
hastalarının kullandığı ve vücutta insülin salgısını artırmayı teşvik eden
ilaçlar gibi. Biz meslekten olan uzmanlar bu konuda yorum yapmayız. Çünkü bu
konunun muhatabı, yetki sahibi olanı ve sorumluluk alan kişiler Tıp Doktorları
yani Psikiyatristlerdir. Onlar Dünyada hala bu ilaçların etkin bir şekilde
kullanıldığını, Türkiye'de veya Dünyada farklı bir uygulama olmadığını
söylüyorlar. Bu konuda Psikiyatrist dışında kimsenin sözüne itibar edilmemesi
isabetli olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.