4 Nisan 2019 Perşembe

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

DEHB


Bu metin, Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite konusunda çok sık sorulan sorulara verilen cevaplardan oluşmaktadır. Metin hazırlanırken, hayatın içinden örnekler, bilimsellik süzgecinden geçirilerek, kısa ve öz cevaplar verilmeye gayret edilmiştir.

(Not: Bundan sonra “Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite” terimleri metin içerisinde kısaca “DEHB” olarak geçecektir.)

İstifadeli olması dileğiyle…

Hazırlayan: Sait Hisar

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümü mezunu. 20 yıllık Psikolojik Danışman. 3 yıllık Rehberlik Araştırma Merkezi Tecrübesi, 10 yıllık özel eğitim tecrübesi. Kendisi ve çocukları bu sorunu bizzat yaşıyor. Ancak çocukları sürekli olarak okullarında derece yapıyor.

1)- DEHB’li olan çocuklar dinlemiyormuş gibi gözükür. Doğru mu?

Cevap: Evet dinlemiyormuş gibi gözükür ama dinlerler.  Yani o konuda soru gelse cevap verebilirler.

2)- “Bu çocuklara sık sık işlerini ve ödevlerini hatırlatmak gerekir” doğru mu?

Cevap: Bu çocuklar böyle bir ihtiyaç duyar bu doğru. Ama önerimiz bu değil. Yavaş yavaş bu ihtiyacı yok edecek bir yöntem uygulamak daha doğru. Zaten anneler, böyle çocuklara sürekli "Ha oğlum, De oğlum" diyor. Bizim tavsiyemiz, çalışmaları ufak parçalara ayırmak ve çocuğun bu yönünü geliştirmeye çalışmak.

3)- “Şunu yaparsan şu kadar süre oyun oynayabilirsin” ifadesi doğru mu?

Cevap: Hayır bu yanlış. Çünkü çocuğun aklı sürekli oyunda kalır. Hem bu ödül vermenin genel ilkelerine de aykırı. Çocukları menfaatçiliğe ve rüşvete alıştırır. Bu babaanne yöntemine benziyor.  Zaten bilimsel adı da Premack.  O yöntemde bile, “tatlıyı sebze yemeğinden sonra yiyebilirsin” tarzında bir uygulama var. Zaten bu çocuklarda planlama ve kontrol sorunu var.

4)- "Bu çocuklarda bağımlılık riski yüksek. Ama dindar ailelerin çocuklarında bu olmaz" ifadesi doğru mu?

Cevap: Hayır.  Bu evrensel bir doğrudur. Dindar ailelerin çocukları da aynı tehlike altındadırlar. Bu konuda endişe içinde olursak tedbir alırız.

5)- Bu çocuklara “saati saatine plan yapmak yanlış” deniyor.

Cevap: Tam tersine bu ifade doğrudur. Çünkü kendileri en çok bu konuda zorlanıyor. Kendisinin rızası alınarak uygulayabileceği şekilde bir plan yapılmalı. “Bu plandan hoşlanmazlar” deniliyor. Bu ifade yanlış. Sadece öyle zannederiz. Aslında bu çocuklar, düzenli ve disiplinli bir hayatta daha başarılı olurlar. Yatılı okullar ve askeriye onların en rahat ettikleri yerlerdir. Bu çocuklar, dengesiz bir şekilde bazen öyle, bazen böyle davranıldığı zaman daha çok zorlanırlar.

6)-“Bu çocuklar bazen hiç çalışmayıp bazen üç günlük işi bir günde yaparlar” Bu doğru mu?

Cevap: Evet, ama bu çok risklidir. İyi bir özellik değildir. Ya 4 veya 5 günlük işi biriktirir ise. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar üçüncüye yakalanır. Atalar boşuna dememiş. Yani çocuklarda böyle bir eğilim olabilir. Ama biz eğitimciler onları kendi haline bırakmak görevini yürütmüyoruz. Öğrenciye biriktirme yapmadan düzenli çalışma alışkanlığı kazandırmalıyız. Bu insanlar mesleklerini ellerine aldıklarında,   işverenlere şu denilse: "Bu mühendis zamanında gelmeyebilir. Bazı işleri vaktinde yapmayabilir. Onu idare et. Ondan verim alabilirsiniz." Almanya'da çoğu işveren bunu kabul etmez. Dakik ve düzenli olmaya önem verir. Hangimiz böyle çalışan bir insana iş yaptırmak isteriz. Onun için çocukların bu özelliklerini düzeltmek lazım.

7)- “DEHB olan çocukların uyarıcılar içinde çalışmasına engel olmayın deniyor.”  Bu doğru mu?

Cevap: Hayır, bu hatalı bir öneri. Zaten dikkati çabuk dağılıyor. Bilimsel olarak, geometri gibi bazı derslerde, Alfa dalgalarını harekete geçiren farklı frekanstaki müziklerin beynin performansını olumlu etkiledikleri ispat edildi. Bu özel bir müzik. Bunun dışında uyarıcılar içinde çalışmak performans düşürücü etkisi var. Yani çocuk böyle isteyebilir. Fakat bizim işimiz çocuğun her dediğini kabul etmek ve bu konuda aileyi ikna etmek değil.

8)- “Bu çocukların düzenli psikolog, psikolojik danışman desteği alması gerekiyormuş.” Bu doğru mu?

Cevap: Evet, bu konuda her okulda ulaşabileceğiniz uzmanlar var. Ayrıca Türkçe bilen, Türkiye'den gelmiş, çok sayıda Psikolog ve psikolojik danışman var. Bu uzmanlar, öğretmenlere ve velilere sürekli destek veriyor. Çocuğunuzun geleceği ve eğitim hayatı için lütfen bu uzmanlardan destek alın.

9)-Bazı öğretmenlerin bu konuda bilgisi var. Yine de bir psikolog veya psikolojik danışman desteği almak gerekir mi?

Cevap: Her öğretmen koçluk yapabilir. Yani çocuğu değişik yollar ile motive edebilir. Ama DEHB konusunda ailelerin danışabileceği uzmanlar: Psikolog, Psikolojik Danışman, Pedagog, Psikoterapist, Psikiyatr gibi uzmanlardır. Zaten diğer öğretmenlerin görevi bu uzmanlara yönlendirme yapmaktır.

10)- Çocuklara verilen ilaç konusunda bazen değişik şeyler duyuyoruz. Ne yapmalıyız.

Cevap: DEHB’de tıbbi tedavi çok önemlidir.  Ve bunu engellemeye kimsenin hakkı yoktur. Biz Psikolog, Psikolojik Danışman, Pedagog gibi uzmanların bile tıbbi tedavi konusunda ilaç konusunda,  danışanlara ve ailelerine karşı yorum yapma hakkımız yoktur. Kısaca tıbbi tedavi doktor tarafından yapılır. Psikiyatrist, tedavi için kullanılacak ilacın miktarını ve dozajını belirler. Aile ve bizler, “şu ilaçta bu tepkiler oldu” diyerek Psikiyatriste bilgi veririz. Yetki de sorumluluk ta doktora aittir.  Bu konuda Psikiyatri Doktoru dışında insanların söylediklerine bakarak bir aile tedaviye son verirse bu çocuğun tedavisi yarım kalsa eğitimi aksarsa bunun sorumluluğunu kim alacak. Zaten DEHB en çok eğitim hayatına darbe vurur. Bu ilaçlarda bunu önlemek için kullanılıyor. Tatil günlerinde kullanılmıyor zaten. Hatta bazı ilaçların etkisi sadece öğlene kadar etkili. Kısaca bu konuda sadece Psikiyatri doktorları yetki ve sorumluluk sahibidir. Ailelerin ve ilgili diğer kişilerin görevi psikiyatriste bilgi iletmektir.

11)- DEHB bir rahatsızlık mı? yoksa insanların çocuklarında görmek istedikleri bir fazlalık mıdır?

Cevap:   Kimse çocuğunda böyle bir rahatsızlık olsun istemez. Bazı kişiler, değişik rahatsızlıklar içinde aynı şeyi ifade ediyorlar. İnsanların kabul duygusu artsın diye söyleniyor olabilir.

12)- Dikkat eksikliği belirtilerini, üç ortamdan ikisinde tespit etmek lazım deniyor bu ne demek?

Cevap: Ev bir ortam, okul bir ortam, sokak bir ortam. Yani çocuk sadece evde bu belirtileri gösteriyor ise Dikkat eksikliği ve hiperaktivite tam olarak vardır denilemez. Yani çocuk hem evde hem okulda yapıyor ise belirtiler üç ortamdan ikisinde var denilebilir. Yani iki ortam şöyle olmaz. Hem parkta, hem markette. Bu ikisi aynı sayılır. Uzman kişiler ile görüşülür ise bu konuda hata yapılmaz.

13)- DEHB tanısı için kriterlerin süreklilik  gösteriyor olması mı gerekiyor?

Cevap: Bu konuda uzmanlar en az 6 ay bu belirtilerin 2/3 oranında gözükmesine bakar. Mesela okula yeni başlayan çocuğun tespiti için yıllarca beklemeye gerek yok. Tabi bu kriterleri değerlendirmek meslekten olan kişilerce yapılır. Diğer kişiler ise sadece yönlendirme yapar.

14)- DSM4-R veya DSM5 kriterlerine bakıp kim tespit yapabilir. Mesela bir sınıf  öğretmeni yapabilir mi?

Cevap: Hayır yapamaz. Bizler bu konunun uzmanları bile "kriterlere göre bunları tespit ettik" deriz. Tanı koyma işini tıbbi personel olan Psikiyatrist yapar. Ama o da yanındaki Psikolog veya Psikolojik danışmanın raporuna bakarak bu tanıyı koyar. Türkiye'de okullar tarafından RAM a gönderilen pek çok çocukta bu kriterlerin tam tutmadığı, tespit edilmiştir. Çocukların çoğu Psikiyatriste gönderilmez. Çünkü bu iş ciddi bir mesleki tecrübe gerektirir. Diğer insanlar tarafından bir çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite var demek te yok demek te yanlıştır. Psikoloji, Psikolojik Danışman, Pedagog veya Psikiyatrist olmayan tüm kişilere yakışan en güzel cümle. “Bilmiyorum. Bir uzmana danışın" şeklinde olmalıdır.

15)- DEHB problemi olan çocukların Televizyon izlerken dikkati dağılır mı?

Cevap: Hayır  Bu çocukların böyle aktivitelerde dikkati çok dağılmaz. Mental çabayı gerektiren işlerde sorunlar yaşanır. Ders dinlerken, ödev yaparken, kitap okurken vb.

16)-Dikkat eksikliği 3 saç ayağından oluşur bu doğru mu?

Cevap: Hayır. Doğrusu 3 farklı rahatsızlık var. Biri dikkat eksikliği, ikincisi Hiperaktivite, üçüncüsü Dürtüsellik. Bireyde bu üçü birden olabilir, ikisi veya biri olabilir.

18)- DEHB konusunda hangi kişiler uzman kabul edilmeli ve destek alınmalıdır.

Cevap: Bu konunun uzmanı insanlar Psikiyatri doktorlardır: Tıbbi tanı koyar. Tedaviyi planlar, ilaç gerekiyor ise tespit eder, dozajı ayarlar veya gerekirse değiştirir.

Psikoterapist: Doktor ile iş birliği içinde psikoterapi uygular.

Psikolog, Psikolojik Danışman ve Pedagog: Öğrenci aile ve öğretmen ile görüşür. Öğrencinin en büyük meselesi olan eğitimin önünde bulunan engelleri ortadan kaldırmaya çalışır. Psikiyatristin doğru kararlar alması için yardımcı olur. Öğrenciye ailesine ve öğretmene sürekli danışmanlık eder. Okullarda Bireysel eğitim planlarının hazırlanmasını sağlar.Takibini yapar.

19)- DEHB’nin avantajları var mıdır? Mesela bu insanlar aynı anda çok iş yaparlar mı?

Cevap: Bu avantaj değil. Modern dünyada belli işlerde uzmanlaşmak daha makbul. Bu sıkıntılı bir durumdur, çözümü var. Diğer ilgiler ve işleri hobi seviyesinde tutmak ve bir konuda uzmanlaşmak daha doğru. Yarım yarım pek çok şeyle uğraşan insan hiçbir işte tam olarak uzmanlaşamaz. Çok süper zekâ veya süper yetenekli değil ise bunu yapamaz. DEHB’si olan çocuklar hazır cevap oldukları için normalden daha zeki gibi görünür. Bu bizi yanıltmasın. Zaten başarıda zekâdan ziyade düzenli çalışma daha önemlidir.

20)- 22 saat bilgisayar oyunu oynamak bu çocukların üstün bir yönü müdür.

Cevap: Hayır bu çocukların üstün bir yönü değildir. Hatta bağımlılık konusunda daha zayıf olduklarının bir ispatıdır.

21)- DEHB’in beyinde belli sıvıların maddelerin azlığından kaynaklandığı söyleniyor. Bu doğru mu?

Cevap:  Bu konuda çok bilimsel çalışmalar var. Ve bu çalışmalar sonucunda bu maddelerin eksikliğini gidermeye yönelik ilaçlar üretilmiş ve 70 yıldan beri bu ilaçlar kullanılıyor. Bilimsel olarak etkisi ispatlanmış, yıllardır yapılan çalışmalar ile yan etkileri azaltılmış tıbbi tedavi yöntemleri var. Beyin yapısı üzerinde tedavi olan ve olmayan çocuklar arasında ciddi farklar tespit edilmiştir. Yani tedavi bilimsel olarak faydalıdır ve ihmal edilmemelidir.

22)- "Türkiye'de ağır ilaçlar veriliyor, Çocuklar moronlaşıyor, Ruh gibi yapıyor"  diye duyumlar alıyoruz. İlaç konusunda gerçekler nelerdir?

Cevap: Psikolog, Psikolojik Danışman,  Pedagoglar ve Psikiyatristler bu ifadeleri kullanmazlar. Böylece ailenin aklında soru işaretleri oluşturmaktan uzak dururlar. Zaten ilaçların çalışma prensibi tam olarak böyle değildir. Vücutta eksik olan hormonların üretilmesini teşvik edici ilaçlar bunlar. Şeker hastalarının kullandığı ve vücutta insülin salgısını artırmayı teşvik eden ilaçlar gibi. Biz meslekten olan uzmanlar bu konuda yorum yapmayız. Çünkü bu konunun muhatabı, yetki sahibi olanı ve sorumluluk alan kişiler Tıp Doktorları yani Psikiyatristlerdir. Onlar Dünyada hala bu ilaçların etkin bir şekilde kullanıldığını, Türkiye'de veya Dünyada farklı bir uygulama olmadığını söylüyorlar. Bu konuda Psikiyatrist dışında kimsenin sözüne itibar edilmemesi isabetli olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Son Eklenen