SORU:
Selamlar. Bu şekilde bir grup kurarak yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. Sorunumu kısaca özetleyeyim: 38 yaşında bekâr bir erkeğim. Ne zaman evlenmek istesem ve biriyle görüşsem aynı günün akşamı veya ertesi günlerde çok kötü bir ruhsal duruma giriyorum. Semptomlar şu şekilde: hiçbir şey yemeyecek derecede iştahsızlık (mesela 1 haftada 3 buçuk kilo kaybı), gece sabaha kadar uyuyamama, yatağın içinde zangır zangır titreme, evliliğin düşüncesinden dahi inanılmazlık bir uzaklaşma isteği. Bu semptomlardan kurtulmak için ayrılmak zorunda kalıyorum. Yani evlenme girişimim 2-3 günde başarısızlıkla sona eriyor. Sağlıcakla kalın.
CEVAP:
Sağlıklı toplumlar, sağlıklı ailelerden oluşur. Sağlıklı evlilikler, bir toplumun en sağlam dinamikleridir. Evliliğin ne denli önemli bir müessese olduğu sürekli vurgulansa da evlilik yolunda ilerleyen hiçbir aday yoktur ki, bir takım korkular yaşamasın. Öyle ki bu korkular nedeniyle, daha başlamadan birçok girişim sonuçsuz kalıyor. Önceki kuşaklar için genelde bir kere olan, ömür boyu sürmesi düşünülen ve daha az sorgulanan evlilik, günümüzde artık bir yandan da bir korku halini aldı. Metropol hayatı ve insanların genelde uzun süre yalnız yaşaması da evlilik korkusunu arttıran sebepler arasında yer almaktadır.
Evlilik korkusunun nedenleri nelerdir?
Evlilik korkusunun en büyük nedeni, çevresel ve ailesel faktörlerdir. Kişinin ailesinde, anne ve babanın mutsuz ve sürekli tartışıyor olması bu korkuyu doğurabilir. Ayrıca, kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun artmasına sebep olabilir. Kişi çelişkiler yaşar ve kendisinin de mutsuz bir birlikteliğinin olacağına inanır. Evlenmekten vazgeçer ve evlilik kurumuna olan ilgisi de zamanla yok olur. Ayrıca, uzun süre yalnız yaşayan bir insan, başka biriyle birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanabilir ve evlilikten kaçabilir.
Bu durum, mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuğun, mükemmeliyetçi bir ruh halinde olması ve karşı taraftan da bunu beklemesidir. Kısacası, mükemmeliyetçi olmak da bu korkunun oluşmasına sebep olabilir.
Daha iyi bir eş bulma düşüncesi de, evliliği zorlaştıran nedenlerden biridir. Adayları ekonomik, kültürel ve eğitim alanında sürekli başkalarıyla kıyaslamak, bir süre sonra kişiyi kronik bekârlığa götürebilir.
Evlenince kişinin üstlenmek zorunda kalacağı sorumluluklar, ev işlerine katkı sağlamak, o güne kadar kendisi için harcadığı parasını kira ve evin diğer masraflarına ayırmak, yakın gelecekte anne ve baba olmak, ileride çocuğa iyi bir yaşam sunmak ve özgürlüğün kısıtlanması ihtimali de kişileri evlilikten uzaklaştırabilir.
Bunun yanı sıra, insan ilişkilerine dair bazı zorunlulukları kabul etmek zorunda olmak, evlenilen kişinin ailesini ve çevresini de hayatına almak, istense de istenmese de bu insanlarla bir araya gelmek de insanın gözünü korkutabilir. Bu yüzden kişiler evlilik sürecinde hayatlarının giderek monotonlaşacağını da düşünerek evlilikten uzak durur.
Her korkunun arkasında, korkuyu körükleyen, uyandıran nedenler, bir takım yanlış inançlar vardır ve korkuyu körükleyen sebeplerin bulunması halinde, korkunun negatif etkilerinden kurtulunabilir. Tedavi öncesinde hastalığın teşhisi ne kadar önemliyse korkunun giderilmesinde de korkuyu meydana getiren sebeplerin, fikirlerin bulunması o kadar önemlidir.
Evlilik öncesi korkulardan birkaçını saymak gerekirse;
Geçim korkusu,
Mutlu olamayacağım, sevilmeyeceğim korkusu
Cinsel korkular (Yetersizlik yaşama veya beğenilmeme gibi)
Kişi, öncelikle evlilikten neden korktuğunu somut olarak ifade etmeye çalışmalı ve hatta bunu madde madde yazmalıdır. Eğer korkunun kaynağı belirli bir odaktan kaynaklanıyorsa o konudaki yanlış bilgi ve hatalı düşüncelerin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var demektir.
Kişinin evlilikle ilgili korkuları, evliliğe bakış açısıyla da ilgili bir konudur. Yani evlilikle alakalı düşüncelerimiz ve beklentilerimize göre, korkularımız da değişir. Mesela her evlilikte muhakkak tutkulu bir aşk olması gerektiğini düşünmek, evliliği bizim için ulaşılması zor bir hedef haline getirebilir. Ya da mutlu olmak için illa yüksek bir gelir düzeyine sahip olmamız gerektiğini düşünüyorsak, mevcut ekonomik durumumuz da pek parlak değilse bu bizi karamsarlığa itebilir. Ya da fiziksel olarak çok güzel/yakışıklı olmakla, cinsel hayat arasında yanlış bir bağlantı kurduysak ve "ideal" formda bir bedene sahip değilsek bu da bizi yersiz endişelere sevk edebilir. Dolayısıyla öncelikle evlilikten beklentilerimizi sağlıklı bir temele oturtmalıyız.
Eğer evlilik niyetiyle biriyle görüşüyor ve bir takım korkularınız da mevcut ise şöyle bir çalışma yapabilirsiniz:
Elinize bir kâğıt ve kalem alın. Sayfayı dikine, ikiye katlayın. Bir tarafa, evlenmeden önce neler yaptığınızı yazın. Diğer tarafa ise evlendikten sonra neler yapacağınızı yazın. Ardından evlenmeden önce hangi yaptıklarınızdan asla vazgeçmek istemediğinizi düşünün ve kırmızı kalemle işaretleyin. Evlendikten sonra neleri asla yapmak istemediklerinizi de farklı bir renkte işaretleyin. “Asla”larınızı düşünmek için kendinize biraz zaman tanıyın. Eğer hala “asla” demeye devam ediyorsanız, bunları evleneceğiniz kişiyle konuşun. Elinizdeki sayfanın arkasına, evlilik öncesi süreçte sizi rahatsız eden konuları da yazın ve bunları da mutlaka konuşun. Böylece birbirinizi anlamanın, birbirinize saygılı davranmanın, sorunları ertelemeden konuşmanın provasını yapmış olursunuz.
İyi bir evlilik için kişilerde olması gereken özellikle üç özellik vardır:
1) Sorumluluk sahibi olmak
“Bütün sorunlar sorumsuzluktan çıkar” herkes üzerine düşeni yapmış olsa zaten ortada sorun kalmaz; baba babalığını ve kocalığını, ana, analığını ve kadınlığını, çocuk da çocuk olarak vazifelerini ve evlatlığını bilse zaten ortada sorun kalmaz. Evet, çocuğa değerlerini biz kazandıracağız, peki ya ebeveynler!.. Kaç yaşına gelmiş, hala sorumluluk duygusu taşımıyorsak, işte o zaman en büyük derde sahibiz demektir. Evlenene kadar bu değere sahip olmayanlar, başına buyruk, bencil ve çıkarcı kişilik yapısına sahip, sadece pragmatist düşünceyle hayatını sürdürenler lütfen evlenmesinler. Evliliği de sadece kendi ihtiyaçlarını giderme yolu olarak görmek demektir bu. Kul olma sorumluluğu, anne baba olma sorumluluğu, kârı koca olma sorumluluğu, iş sorumluluğu... vb. her türlü sorumluluk duygusu girer bunun içine. Hayvanlara, bitkilere, akrabaya, çevreye ve tüm insanlığa karşı sorumluluk olarak katman katman genişletebiliriz bu daireyi. Evlilikte, sorumluluklarını taşıyıp karşı tarafı mutlu etme, “yaşatmak için yaşama” idealinde olma prensiplerine sahipse, aynı şekilde karşı taraf da aynı düşünceyle hareket ederse, eşlerin birbirine Allah’ın bir emaneti olduğunu düşünüp, emanete ihanet etmemeyi, her türlü sözünü tutmayı, -gücü nispetinde- asla yalan söylememeyi, prensip edinirse mutsuz olmaya imkân yoktur. Bu şahıslar zorluk yaşayabilirler ama sevgiyle ve sorumlulukla her şeyi paylaşarak sorunlarını çözebilirler.
2) Şefkat ve merhamet sahibi olmak
Eşine, çocuğuna, anne-babasına ve yaratılan bütün mevcuda karşı, şefkatli ve sevgi dolu olmak çok önemlidir. Danışanlardan örnekler: “Ben soğukkanlıyımdır, önümde adam kesseler kılım kıpırdamaz” diyorsa bir insan, evin ihtiyacı var mı? Diye sorar mısın dendiğinde “ihtiyaç mı biter be” diyebiliyorsa ve çekip gidebiliyorsa bir insan, hastalandığında neyin var diye bile sormuyor, doktora götürmüyor, hastaya bakmıyorsa, çocuklarının ve evinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmiyorsa, düşünmek lazım bu insanla acaba ne kadar yaşanabilir diye.
3) Cömertlik sahibi olma.
Cennet cömertlerin evidir; cömert fasık, cimri müminden daha hayırlıdır diyor efendimiz. Evlilikte cömertlik, çok önemlidir. Eğer koca cimri ise hayatın her karesine siniyor bu durum ve hayatı çekilmez hale getiriyor. Hâlbuki koca, karısının ve çocuklarının ağzına koyduğu her lokmadan sevap kazanıyor. Cömertlik öğrenilen bir değer, eğer cömert bir ailede yetişmemişse, istediği kadar parası olsun yine cimri davranıyor sürekli kaybetme korkusu taşıyor ve böylelerinin mutlaka kara gün için sakladıkları büyük miktarda paraları vardır. Hep başlarına kötü bir şey geleceği düşüncesi içindedirler ve gelir de! Çünkü negatifi kendi korkularıyla başlarına çekerler ve o parayı da orda kullanarak derler ki, "Gördün mü, tedbirli olmasaydım mahvolacaktım! Hâlbuki tam tersidir.
Evet, kişinin imanı ve namazı niyazı elbette önemli ama bu özellikler sadece onun dünyasını ve ahiretini kurtarır. Beş vakit namaz kılıyor ama hala yukarıdaki güzel hasletlere sahip olamamışsa bu sefer ailesinin dünyasını ve ahiretini tehlikeye sokabilir.
Son olarak, özellikle evlenmek üzere olanlar için önemli bazı hatırlatmalar yapmak istiyoruz:
1) Muhatabınızı iyi tanıyın. Bir müddet şer-i ölçüler içinde görüşün, konuşun, oturup kalkın, yiyin için, gözlem yapın, hissiyatınızla fark etmeye, hissetmeye çalışın.
2) Çevreden ailesini ve şahsın kendisini de iyice soruşturun.
3) “Ya Rabbi bu evlilik benim dünyevî ve uhrevî hayatim adına hayırlı olacaksa nasip et; değilse olmasın! Sana teslim oldum ya Rabbi,” diye can-ı gönülden duaya devam edin, Allaha ve kadere tam teslim olun. Hayırlı olmayacaksa zaten bu duanın hürmetine küçük bir şey sebep olur, çabucak biter. Bu durumda hiç üzülmeyecek, hayırlı değilmiş, olmadı diyeceksiniz. Hayırlıysa zaten Allah nasip edecektir.
4) Bir hafta boyunca aynen yukardaki niyet üzere, yatsıdan sonra 2 rekat istihare namazı kılıp istihareye yatın. Israrla, görene kadar her gün buna devam edin. ALLAH mutlaka dualara cevap verir, elverir ki kişi hulus-ü kalple teveccüh etsin.…
Umarız her şey gönlünüzce olur ve bir ömür boyu mutlu olursunuz….
Psikolojik Destek Ekibi
Bu sayfa: Psikolojik desteğe ihtiyacı olan herkese yardımcı olmak amacıyla, dünyanın farklı ülkelerinde bulunan psikoloji alanında tecrübeli uzmanlar tarafından, takipçilerden gelen sorulara verilen cevapların yayınlandığı "Psikolojik Destek" sayfasıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Son Eklenen
-
*SORU:* Benim 4 yaşında bir kızım var. Önceleri onunla vakit geçirirken çok mutlu olurdum. Konuşması beni sıkmazdı, ağlamalarına daha sabır...
-
SORU : Merhabalar Hocam. Allah razı olsun hizmetinizden. Evleneli 5 yıl oldu ve bu beş yılda 1 yılı sadece Türkiye’de yaşadık. Sonrasınd...
-
Soru: Büyük kızım şu an 5 yaşında ve tırnak yeme davranışı sergiliyor. Bütün bu süreç kızımızı da oldukça yıprattı ve yaklaşık 1,5 yıldır tı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.