*SORU:*
Benim 4 yaşında bir kızım var. Önceleri onunla vakit geçirirken çok mutlu olurdum. Konuşması beni sıkmazdı, ağlamalarına daha sabırlı yaklaşıyordum. Onunla oyunlar oynuyordum vs. Ama son 2 yıldır yaşadığım birçok sıkıntıdan dolayı zihnen hiç rahat değilim. Yani bir yorgunluk var üzerimde bir türlü atamadığım ve bunlar artık beni tahammülsüz ve sabırsız bir insan yapıyor. Aslında çok rahatsızım bu durumdan ama kendimi nasıl düzelteceğimi bilemiyorum. Kızıma karşı çok sinirli biri oldum. Yaramazlıklarına, bağırmalarına, evi dağıtmasına tahammül edemiyorum çok bağırıyorum artık ona. O da doğal olarak bana tepkisel olarak dönüyor tabi. Benim bu hareketlerim onun üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Yaşadıklarımız da kolay şeyler değildi. Bir rahatlayamadık. Bilmiyorum bu problemimi nasıl çözebileceğimi. Bu yüzden size sormak istedim. Kendimi yenilemek için ne yapmalıyım? Kafamı nasıl boşaltmalıyım? Bu konuda yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. Şuan bir Afrika ülkesindeyiz. Yeni geldik buraya. Bu 3. Ülkemiz 2 yıl için de. Son 3 haftadır rahatız biraz daha. Ama onun öncesinde belirsizlikler ve sıkıntılar dolu bir süreçte idik. Oda beni çok yıprattı.
*CEVAP:*
Pek çok kişi dünyanın değişim yerlerinde çok zor süreçlerden geçiyor ve bazen de başetmekte zorlanıyor. Herkesin kendine özgü bir tahammül gücü, hazmetme kapasitesi var ve yaşanan olaylar kişisel sınırları zorluyor, bazen de aşıyor. Anormal dönemlerden geçerken normal ve istendik davranışlar sergilemek oldukça zor olur. Öfke, birçok anne babanın ortak konusu. Eşe duyulan öfke, çocuğa duyulan öfke, kendi öfkemiz… Öfke; sevgi gibi, korku gibi temel duygularımızdan bir tanesi. Dolayısıyla öfkelenmemek diye bir seçenek hem mümkün değil hem de insani değil. Herkes zor zamanlarda yakınlarından destek görmek isteyebilir, empati bekleyebilir. Öfkemizi bastırmamız ya da yanlış yönetmemiz durumunda daha fazla inciniyor, incitiyor, hatta zarar veriyoruz.
*Kendimize ve çevremize zarar vermemek adına neler yapabiliriz?*
Öncelikle işe kendinizden başlayın. Bir uçağa bindiğimizde hosteslerin acil durumlarda yapılacaklarla ilgili verdikleri talimatları hatırlayın. Kabin basıncı düştüğünde oksijen maskelerinin açılacağını, ve bir çocukla seyahat ediyorsak maskeyi önce kendimize takmamız gerektiğini söylerler. Buradan çıkarılması gereken önemli bir ders var. Eğer kendimizi ihmal edersek başkalarına da, istesek de, dilediğimizi kadar yararlı olamıyoruz. O halde işe kendi bakım ve duygu durumumuz ile başlamamız gerekiyor.
Çevremize zarar verdiğimizi fark ettiğimizde bir mola almaktan çekinmemeliyiz. Çünkü bazen bizi öfkelendiren şey eşimizden veya yakın çevremizden beklediğimiz desteği alamamak olabiliyor. Bu konuda hisssettiklerimizi ve beklentilerimizi açık ve net ortaya koymalı ve istediğimiz yardımı alma konusunda ısrarcı olmalıyız.
*Peki ne zaman öfkeleniriz?* Ne yapacağımızı bilemediğimizde… Çözemediğimiz sorunlar, travmalar öfkeye dönüşür. Peki ebeveynler ne zaman öfkelenir? Fiziksel, duygusal, maddi olarak yetemediklerini hissettiklerinde. Genel olarak öfke, karşılanamayan ihtiyaçların birikimi demektir.
Yoğun ve yorgun bir günün sonunda, ebeveynler kendilerini baskı altında hissettiklerinde stresin bir kıvılcımla öfkeye dönüşmesi daha kolaydır. Baskı arttıkça stres de aynı oranda artar. Çocukların masum bir karşı gelmeleri dahi sinir uçlarına dokunabilir.
Duygusal olarak tetiklendiğimizde, geçmişte çözemediğimiz bir sorun, stresi artırıyor. Bu sırada çocuğumuza tepki veriyor, empati yeteneğimizi kaybediyoruz. Aslında böyle zamanlarda bilinçli bir ebeveyn gibi değil, incinmiş bir çocuk gibi hareket ediyoruz. Daha sakin ve saygılı bir iletişim için kendimize, bağırmamıza, patladığımız ana dışarıdan bakmalıyız. Acaba bizi böylesine öfkelendiren, şu anda yaşananlardan başka bir etken olabilir mi?
Bizi tetikleyen her ne ise ona daha dikkatli yaklaşarak... Çocuğumuz ne yaptı da rahatsız olduk? Bizi tetikleyen nedir? Bu bağlantıyı kurmalıyız. Mesela bizi reddetmesi, “hayır” demesi bizde neyi tetikliyor?
O an gosterdigimiz tepki muhtemelen için de bulunduğumuz bütün mevcut şartlarla alakalıdır.
Öfke anında ağzımızdan çıkan sözler, bizi bile şok edebiliyor. Bu sanki sıkıntılarımızın yeniden bir canlandırması gibi. Neden tetiklendiğimizi keşfedebilirsek yaşadığımız problemi de o kadar rahat çözebiliriz.
Öfke kontrolü ile ilgili sorunu olan ebeveynlerin geçmişlerine dayanan öfke kontrol sorunları veya geçmişlerinde yansıtamadıkları öfkeleri olduğuna zaman zaman rastlanılır. Önemli olan nokta, kişinin öfkesinin farkına varmasıdır. Ebeveyn öfkelendiğini fark ettiği anda öncelikle neye öfkelendiğini kendine sorarak başlayabilir. Farkında olmasak bile bazen o kadar küçük ve anlamsız şeylere karşı öfke duyabilmekteyiz ki, bunu fark etmemiz bile kendimizi kontrol etmek için iyi bir adım olarak görülebilir.
İyi hissetmemekte, daha doğrusu kötü hissetmemizde sorun yok. Bu çok normal bir duygu. Bizi tetikleyen şeyler, çocuğumuzun bizi yok sayması, diğer ebeveyne olan tepkisi, agresiflik, şefkat eksikliği, okuldaki sorunlar bile olabilir. Bunlardan birini mutlaka yaşamışızdır ve o an saklıdır. Ve biz bugüne kadar fark etmemiş olabiliriz. Tetiklendiğimiz zaman ne olur? İçimizdeki incinen çocuğun duygularının kendi çocuğumuzun duyguları ile yarıştığı hissine kapılırız. “Kimse benim ihtiyaçlarımı, kızgınlıklarımı, hayal kırıklıklarımı, üzüntümü umursamıyor”. İşte böyle bir iç çatışma çok rahatsız edici olabilir. İyi haber şu ki bunun farkına varmaya başladıysanız bu döngüyü kırma yolundasınız demektir. Hem kendiniz hem çocuğunuz için... Duygularınızı kabul ederseniz, hayat kaliteniz artar, kendinizi daha iyi anlarsınız ve çözebilirsiniz.
Tabii ki bu çözümlemeleri kendi başınıza yapabilmeniz o kadar kolay olmayacaktır. Bunun için terapi yardımı almanız faydalı olacaktır. Ancak terapinin yanı sıra, sizin de bu baskıladığınız duygular hayatınızı yönetmeye başladığında kendinizi iyileştirme becerileriniz, gücünüz var. Mesela, kalbinizle bağlantı kurun. Koyun elinizi kalbinizin üstüne, “Ne hissediyorum, neye ihtiyacım var” diye kendinize sorun. Bu, kendimizle pozitif bağlantı kurmak için iyi bir yöntem. Cevap, “Çok gerginim, çok sinirliyim, biraz yavaşlamam lazım, bugünü sorunsuz tamamlamam lazım” olabilir. O zaman öfkenin gerçek sebebinin çocuklarınız değil, kendinizle ilgili olduğunu fark edebilir ve sakinleşebilirsiniz.
Ne hissettiğimizi söylemek zordur. Çocuklarımıza “beni sinirlendiriyorsun” dediğimizde onlara bizi kontrol ettikleri mesajını veriyoruz ve onlar da bizi mutlu etmenin kendi ellerinde olduğunu sanıyorlar. Fakat “Sinirliyim, durmam ve rahatlamam lazım” dediğimizde duygularımızı dürüstçe ifade etmiş oluyoruz ve bizi mutlu etme sorumluluğunu onlara yüklemiyoruz. Bu gerçekten çocuklarımız için de iyi bir model.
Kendinizle konuşun.
Ama olumlu bir şekilde. Farkındaysanız, duygularımıza ailelerimizin bize verdiği tepkilerle yaklaşıyoruz. Kendimize karşı nazik olmak, başkalarına nezaketin temelini oluşturur. Örneğin, kendinizi öfkeli ve bunalmış hissettiğiniz için suçlamak yerine, “Tamam, bu zor bir an ve böyle hissetmemde sorun yok” diyebilirsiniz. Evet zaman zaman hepimizin kötü hissetmeye, bir mola almaya hakkımız var. Önemli olan bunun zamanında farkına varmak ve açık yüreklilikle durumu kabullenmek.
Çocuğun her yanlış davranışına müdahale edilmeli midir?
Çocuğun bazı davranışları görmezden gelinebilir ve üzerinde durulmamalıdır, ancak kişinin kendine ya da bir başkasına zarar verdiği davranışlar göz ardı edilebilecek davranışlar değildir. Çocuğun davranışlarını kategorilere ayrılmalı, kimseye zarar vermediği ancak yine de rahatsız edici olarak adlandırılabilecek davranışları başlangıç için görmezden gelinebilirken; başkalarına, kendine ya da eşyalara zarar verdiği davranışlar tepkisiz kalınmamalıdır. Davranışları bu şekilde kategorilediğinizde ve müdahale edilecek, müdahale edilmeyecek olarak ayırdığınızda önceden sizi rahatsız eden müdahale edilmeyecek olan davranışların da sizi başlardaki kadar rahatsız etmediğini göreceksiniz.
Anne-babalar öfkelerini fark ettiklerinde bir süre o durumdan uzak kalmaya çalışmalı, durumun müdahale gerektirip gerektirmeyen bir davranış olduğunun muhasebesini yapıp ona göre hareket etmeli. Sonrasında çocuğun bu davranışının altında yatan bir sebep varsa onu bulup çözmeye çalışmalı, eğer ki böyle bir durum yoksa sorunun çözümü için yollar üretmeye çalışmalıdır. Bunu yaparken çocuğun direkt eleştirilmemesi ve yalnızca o davranışa yönelinmesi gerektiği de unutulmamalıdır.
Ailede stres yükseldiyse açık havaya çıkmak gerek. Doğada olmak, gevşemeye ve rahatlamaya yardımcı olur. Çünkü hayatın güzel yönlerini görürüz. Bir manzara bile iyi gelir. Çıplak ayakla çimlere bastığınızda rahatladığınızı hissetmiyor musunuz?
Sakinleştiğimiz zaman, seçenekleri daha iyi görebiliyoruz. Çatışmaların ardından daha iyi bağlantı kurabiliriz duygularımızla, çocuklarımızla. Ve daha da iyi onarabiliriz. Çocuklar bizim içimizde kopan fırtınaları hissediyor ve iletişimi keserek kendilerini korumaya alıyorlar. Biz sakinleştiğimizde, bizi orada beklediklerini göreceğiz. İktidar mücadelesi sona erecek ve işbirliği devreye girecek.
Eğer ailece baskı altında olduğunuzu hissediyorsanız yaşam tarzınızı değiştirmekte fayda var. Dinlenmek, okumak, oyun oynamak, arada hayal kurmak, doğada zaman geçirmek… Bunlar bütün aileye iyi gelir.
*ÜÇ ADIMDA ÖFKE YÖNETİMİ*
Öfkelendiğimiz zaman bazen kendimizi fiziksel olarak güçlü hissederiz. Öfkeli anlarımızda stres hormonu salgılarız, her şey hızlanır, nefes alışımız bile. Mantıklı düşünemeyiz, daha hızlı konuşuruz… Oysa böyle anlarda bir şey yapmadan koltukta oturmak, çimlere basmak psikolojik durumumuzu tamamen değiştirir. Bize duygularımızı dengeleme şansı verir. Ve böyle yaparak çocuklarımıza iyi bir rol model oluruz.
Böyle anlarda zihninizde bir “dur” işareti canlandırın. İleride pişman olacağınız sözler söylemeden, davranışlarda bulunmadan önce böyle sinirli anlarda bir “dur” işareti hayal edin. Aslında böyle zamanlarda hatırlamak güç olsa da beynimiz görsel mesajlara çok iyi cevap verir. Hatta isterseniz böyle bir işareti bulun, çıktısını alın ve duvara her zaman görebileceğiniz bir yere asın. Yanında da sizi rahatlatacak kelimeler yazabilirsiniz. Mesela “nefes al, stresi azalt” gibi… Böylece üç adımlık eylem planınızın ilkini yapmış olacaksınız: *DUR!*
Ardından sizi öfkelendiren şeyin ne olduğunu tekrar değerlendirin. Acaba öfkem kendimle mi ilgili yoksa çocuğumun davranışı ile mi? Ya da bu davranış gerçekten kızılması gereken, zararlı bir davranış mı.
*İkinci adım: DEĞERLENDİR*
Şimdi artık daha yapıcı ve çözüm odaklı bir tepki gösterebilirsiniz.
*Üçüncü adım: DAVRANIŞ*
*Özetlersek:*
*1-* Çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın. Anne babanızı öfkelendirecek mutlaka birçok davranışınız olmuştur. Öfkelendiklerini hatırlıyorsanız, anne babanızın öfkeli halleri sizin hoşunuza gidiyor muydu? Sizin becerilerinizi ve yeteneklerinizi gelişmesine katkısı mı oluyordu? Yoksa zararı mı oluyordu? Kendinize bunları sorun.
*2- İşbirliği yapın:* Yalnız ve desteksiz kalmak öfkemizi arttırabilir. Eşinizin ya da aile büyüklerinizin desteğini istemekten çekinmeyin. Bu size bir lütuf değildir, bu konuda ısrarcı ve kararlı olun.
*3-* Yaptığı olumsuz davranışların amacı sizi kızdırmak olmadığını düşünün. Bazı anne babalar çocuklarının bilerek yaptığını savunur. Sadece sizin tutumunuza göre inatlaşabilir. Bu da onun bilerek yaptığını göstermez.
*4-* Yaşamınızı sadece çocuk üzerine planlamayın. Yaşam planınızda çocuğunuz da olsun. Ama planda kendinize ve sevdiğiniz etkinliklere -duruma uygun olarak- zaman ayırın. Kendinizi ihmal etmeniz öfkenizin artmasına neden olabiliyor. Kendinize ve sevdiğiniz etkinliklere vakit ayırdığınız için kendinizi iyi hissedersiniz. Ve öfkeniz azalabilir.
*5-* Çaresizlik ve kendini yetersiz görmek öfkeyi tetikleyebiliyor. Çocuğun açtığı problemlere karşı çözümsüz kaldığınız için kendinizi çaresiz ve yetersiz görmeyin. Mükemmel anne-baba olmak zorunda değilsiniz. Sizin de hata yapmaya hakkınız var.
*6-* Öfkeyle problemleri çözmeyi alışkanlık haline getirmemeye çalışın. Çocuk elbette ki öfkeli anne baba karşısında susacak ya da olumsuz davranışından vazgeçecektir. Ama bu problemin çözülmüş olduğu anlamına gelmez.
*7-* Çocuğun her davranışınızı sorun olarak görmeyin. Eğer davranışı çevresine ve kendisine fiziksel olarak zarar vermiyorsa bir süre gözlemlemek gerekir. Duruma göre de bazı davranışlarını hoş görmeyi öğrenmek gerekir.
*PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ*