27 Nisan 2019 Cumartesi

Ruh Hali–Hafıza-Davranış Etkileşimi

SORU 15
Merhaba hocam,
Biz yaklaşık 3 yıldır bu surecin içerisindeyiz. Ben yaklaşık 1 yıl hapis yattım.  3 çocuğumuz var. (8, 3 yaş ve 2 aylık). bu süreç çocuklarımızı ve bizi çok etkiledi. Bizde artık sabır denen bire şey kalmadı büyük çocuk çok haylaz çok yaramazlık yapıyor, kardeşini sürekli ağlatıyor, bizde yapma etme söz dinletemiyoruz. Dayanamayıp şiddet uyguluyoruz sonrasında da üzülüyoruz. Aslında çocuklarımız çok akıllı ve söz dinleyen birileri ama sanırım problem bizde bizim psikolojimiz bozulmuş olabilir mi? veya çocuklarımızı?
CEVAP:
 Ruh Hali–Hafıza-Davranış Etkileşimi
James Laird ve arkadaşları ruh hali ve hafıza arasındaki ilişkiyi incelemek için bir deney yapmışlar. Bu deneyde bir grup gönüllüye iki adet kısa metin verip okumaları istenmiş. Okudukları metinlerden biri hüzünlü bir gazete haberi diğeri ise keyif veren eğlenceli bir hikaye ve daha sonra tüm katılımcılara birer adet kalem dağıtmışlar ve ağızları ile tutmalarını istemişler yalnız bir farkla. İkiye böldükleri katılımcıların bir grubundan, kalemi dudaklarına değdirmeden dişlerinin arasında tutmalarını istemiş ki böylece bu gruptaki katılımcıların yüzleri onlar istemese de gülüyor gibi olmuş. Diğer gruptakilerden ise kalemi dişlerine değdirmeden dudakları ile tutmalarını istemişler, bu gruptakilerin yüzü ise otomatik olarak hüzünlü bir duruş almış. Bir süre sonra grubun bir yarısı zorla gülümseme halinden dolayı kendini mutlu diğer yarısı ise istemsiz hüzünlü duruşlarından dolayı kendini mutsuz hissetmiş ve daha da sonra her katılımcıdan okudukları metinlerden akıllarında kalanları yazmaları istenmiş. Nasıl bir sonuç çıkmış olabilir?
Ağızlarındaki kalemden dolayı mutlu ifadeye bürünen kişiler okudukları eğlenceli hikayenin büyük kısmını hatırlıyormuş ama hüzünlü gazete haberini ise neredeyse hiç hatırlamamışlar. Hüzünlü ifadeye bürünenler ise eğlenceli hikayenin az bir kısmını,  hüzünlü gazete haberinin ise bütününe yakınını hatırlamışlar.
Bu araştırmada ortaya konan hafıza ve ruh hali arasındaki ilişki üzerinden düşündüğümüzde, hayata mutlu bir ruh hali ile baktığımızda, her şeyin yolunda gittiği, mutlu olduğumuz o güzel günleri hatırlarız. Mutsuz, neşesiz, ümitsiz bir ruh hali ile hayata baktığımızda ise hep yasadığımız olumsuz olayları hatırlama, düşünme eğiliminde oluruz. “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” beyanı bilimsel bir hakikati de işaret eder aslında.
Evet belki tatsız, çok nahoş olaylar yaşadınız… Ama yaşadığınız bu olayları sürekli düşündükçe, kafanızda sarmaya, evirmeye çevirmeye devam ettikçe kendinizi daha mutsuz hissedeceksiniz, bu mutsuz ruh hali ise yaşadığınız tatsızlıkları daha çok düşünmenize sebep olacak ve bu fasit daire böyle devam edip gidecek… Hafızanız ruh halinizi, ruh haliniz hafızanızı olumsuz etkileyip duracak… Ve nihayetinde bütün bunları uzun süre içinizde tutamayacağınız için siz istemeseniz de bu hal davranışlarınıza yansıyacak.
Başımıza kader planında farklı zorluk derecelerinde musibetler gelmiş ve geliyor ve belki de gelmeye devam edecek. Bize düşen bunların üstesinden gelmek için NE YAPABİLECEĞİMİZE BAKMAK…
 İÇ DÖKMEK-KATARSİS YAŞAMAK
Ünlü Türk filmi Vavien’in kendisinden ünlü repliğidir “İçine atıyon, atma. Dünyadaki bütün büyük hastalıkların sebebi budur, içine atmak.” Kendini ifade etmekten çekinen, anlaşılmayacağını düşünen, öyle ya da böyle belli korkuları neticesinde susan, sözcüklerini ve hislerini baskılayan insanlara bir sesleniş, bir serzeniş niteliğindedir aslında.
Katarsis, Yunanca “temizlenme, arınma” anlamındaki kavram; aynı zamanda psikanalitik bir tedavi yöntemidir. Psikanaliz öğretisinde bireyin geçmişteki travmatik yaşantısının rahatsızlık verici duygu yüklerini makul bir boşaltım alanına bırakarak rahatlaması ve arınması öngörülerini içerir.
Eskilerin çok güzel bir uygulaması varmış: Biri kötü bir rüya gördüğünde “Git akan bir suya anlat rüyanı, kötülükler suyla beraber akar gider.” derlermiş. Bu uygulamada bir gerçeklik var aslına bakarsanız.  Sıkıntılar anlatılınca insanda bıraktığı etki azalır belki tamamen gider. Lakin anlatmayınca vücuttaki toksinler gibi kalıyor ve toksinlerin vücuda verdiği zararı, bu sıkıntılar ruha verir.
Bazen insanlar anlatmaz belki de anlatamaz. belki “dert çok hemdert yok” diye ciddiye alınmayacağından, anlaşılamayacağından belki de cesaret edemediğinden anlatmaz. Bunun sonucunda içine ata ata ya dert küpü haline gelir yahut biriktirmekten ve içine atmaktan patlayacak hale gelir. Bazen de yanlış yerde veya yanlış kişiye patlayıp dertlerine bir yenisini ekler. 
Anlatma veya kendini ifade etme, konuşmak ya da yazmak suretiyle olur.  Sıkıntı insanın içindeki bir yumaktır. Psikologlar bu ip yumağının ucundan tutup çeke çeke yumağı bitirirler ve insan böylece rahatlar. 
Anlatan ve paylaşan insan rahatlar, içini döktüğü için hafifler.                                         
Anlatma, kendini ifade etme konuşmak veya yazmak suretiyle olur. Kalp ve kafa sayısı kadar fıtratın olduğu yerde kimi her şeyi anlatabilirken kimi kendi dünyasında yaşar duygularını. Haliyle anlatamayan, anlatma imkanı veya dinleyeni, anlayanı olmayan binlerce insanın olduğu bu musibet görünümlü imtihan yerinde tavsiyemiz suya veya kağıda anlatmaktır… İnanın suyun da kağıdın da bazen daha anlayışlı olduklarını göreceksiniz. Gözyaşlarınıza eşlik ettiklerini hissedeceksiniz. Tabii ki kağıdın başka bir avantajı var. Çünkü yazdıklarınız ileriye dönük size ve başkalarına yol gösterici bir ışık da olabilir, sizin ne kadar geliştiğinizi gösteren bir ayna da. Belki de dönüp dönüp Heyyyy gidi günler!” diyeceğiniz bir yad-ı cemil…
Sorunuzdan anladığımız kadarıyla aslında çocuklarınız genel olarak yaşları birbirine yakın olan kardeşlerin davranışlarını gösteriyorlar. Kıskançlık, çekememezlik, yaramazlık, paylaşamama vs. Sorun çocuklarınızın davranışından ziyade sizin o davranışları yanlış değerlendirip yanlış tepkiler vermenizle alakalı gibi. Ki zaten sonrasında sizde bunu fark edip pişman oluyorsunuz.
Çocuğunuzu iyi tanırsanız neyi isteyeceğini daha önceden tahmin edersiniz.
Çocuğun devamlı yaptığı sizi bunaltan davranışlarına karşı önceden tedbir alın.
Anne–babalar meşgul olduklarında veya çocuklarına baskı uygulamak istemediklerinden çocuklarının yaptıkları bazı hataları görmezlikten gelirler. Fakat bu hatalar gittikçe artmaya başlar. Böyle durumda şiddetli tepki göstermek çocuklarda çok olumsuz etkiler bırakmaktadır. Çocuğa hakaret etmek, genellemelerde bulunmak, bağırmak, çifte mesaj anlamı taşır ve ruhunda derin yaralar açar. Çocuk bu durumda ya kendisini çok suçlayıp kendine güvenini kaybedebilir ya da anne–babasına karşı bir kin duyup, onlardan uzaklaşabilir. Her iki durumun da devamlı olması çocukta meydana gelen stresten dolayı olumsuz davranışlar ve kişilik bozukluklarına yol açabilir.
Bu konuyla alakalı psikolojik olarak diri kalma, öfke kontrolü, çocuk yetiştirme konularıyla alakalı yazılarımızdan istifade edebilirsiniz.
İçinizi döküp rahatlayabileceğiniz bir etkinlik veya danışma sürecinde olmanızı tavsiye ederiz.

 PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Son Eklenen