24 Nisan 2019 Çarşamba

"Severek, ömür boyu beraber olmak için evlendik ama ne oldu da bu hale geldik?"

"Severek, ömür boyu beraber olmak için evlendik ama ne oldu da bu hale geldik?"
 SORU;
 Hiçbir şey eskisi gibi değil, gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Ayrılmak istemiyorum, ama bir şeyleri düzeltmezsek bu evlilik daha fazla süremeyecek. Acaba evliliğimizi kurtarmanın bir yolu var mı?”
 ( NOT: Lütfen bu yazıyı mümkünse eşinizler beraber okuyun. Beraber okumanız mümkün değilse de bir şekilde onun da okumasını sağlayın.)
 "Bir büyüğümüzün dediği gibi maalesef çiftler haramlarda değil de helallerde birbirleriyle tartışıyorlar. Cenab-ı Hakkın helal kıldığı, yapılmasına müsaade ettiği bir davranışı eşine haram kılma, yasaklama cüretini gösteriyorlar. Bu da fıtrata ters olduğu için beraberinde huzursuzluğu getiriyor. "
 1. Her şeyden önce, medeni bir şekilde tartışmayı öğrenin: Anlaşamadığınız konuları çözmeye çalışırken, konuya odaklanın, birbirinizi eleştirmekten, alay etmekten, aşağılamaktan kaçının. Çatışmaların ve kızgınlıkların her ailede olması doğaldır. Önemli olan olumsuz duygularınızı ifade edebileceğiniz güvenli bir ortam sağlamaktır. Farklılıklarınızı, kızgınlıklarınızı veya problemlerinizi birbirinize ifade ettiğinizde bile aranızdaki bağın güçlü olmasını sürdürün. Birbirinize güvendiğinizde, problemlerinizi konuşmak ve yönetmek daha kolay olur.
Çatışmaları kırıcı olmadan yönetmeyi öğrenin. Tartışmalarınızda kimin haklı olduğu veya kimin kazanacağı asıl amaç haline gelirse, ikiniz de kaybedersiniz, çünkü böyle bir tartışma sonunda hiç bir şey çözülemez.
Kimin haklı olduğunu ortaya çıkarmaya çalışmak yerine probleminizi çözmek için seçtiğiniz yolların doğru olup olmadığını anlamaya çalışın. Evliliği bozan çatışmanın kendisi değil, yönetme biçimidir.
Karşınızdakinin size nasıl davranacağını aslında siz belirlersiniz. İhtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı ona bildirmezseniz, sizin hayal ettiğiniz gibi davranmasını beklemeyin.
Hayatın her döneminde krizler olacaktır. Karşımıza çıkan her krizin evliliği yıkma potansiyeli olduğu gibi, evliliği güçlendirme potansiyeli de vardır. Beklenen (yaşlılık, ölüm vs.) ve bazen de beklenmedik zorluklarla (hastalık, ekonomik kriz, göç vs.) baş etmeye hazırlıklı olmalı, bu zorluklar karşısında ortaya çıkacak acılara beraber göğüs gererek ilişkinizi güçlendirmelisiniz.
Stresi iyi yönetebilirseniz, her krizde evliliğiniz daha da güçlenir.
 2. Adil olun: Evliliklerde mutluluğun, huzurun, uyumun ilk şartı, eşlerin, hayatı adil bir şekilde paylaşması. Eşlerden biri haksızlığa uğradığında veya uğradığını düşündüğünde problemler ortaya çıkar. ‘Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’ sözü aklınıza gelsin.
Biri sürekli iş yaparken diğeri sürekli oturunca, biri sürekli gezerken, diğeri evde onu bekleyince, biri çok para harcarken diğeri biriktirmeye çalışınca aralarında gerginlik çıkmaması mümkün değil.
Günümüzde hâlâ kadın erkek rolleri, sorumlulukları arasında eşitsizlikler var maalesef. Kadın ve erkek aynı anda işten eve geliyor, kadın mutfağa giriyor ya da çocuklarıyla ilgilenmeye başlıyor, erkek TV karşısına geçiyor. Buna içerlenen kadın sesini çıkarmıyor ama kızgın.
İşler bitince eşinin yanına oturuyor, bu arada enerjisi çoktan tükenmiş, suratı asılmış, yorgun. Bu sefer erkek sinirleniyor ‘ hep yorgunsun.’
Adalet duygusu evlilikleri kurtaran bir duygudur. Çünkü her iki taraf da karşısındakine haksızlık yapmamaya odaklanır. Tam anlamıyla adil davrandığında sadece kendi değil eşinin de hakkını korur, onun ihtiyaçlarını, isteklerini önemser. Bunu yapabilmek için, kendisini karşısındakinin yerine koyabilme becerisinin gelişmesi gerek.
İnsanların, ‘erkek işi değil,’ ‘kadın beceremez’ gibi kalıp yargılardan kurtulması gerek. Adil olmayı hedefleyen kişi kendisine şu soruyu sorabilmeli ‘ben onun yerinde olsam, bu durumda ne hissederdim?’ Hz Ali'ye ithaf edilen söz gibi "Bir devletin dini İslam ise imanı da adalettir." Aslında bu söz milyonlarca insanın oluşturdu bir devlet için geçerli olduğu kadar iki kişinin oluşturduğu aile için de geçerlidir.
3. Artık kendinize ait bir aileniz olduğunu unutmayın: İçinde büyüdüğünüz aileden, arkadaş ortamından vs hem duygusal, hem de fiziksel anlamda ayrılmalısınız. Bu tamamen onlardan kopun anlamına gelmiyor elbette. Onlarla geçirdiğiniz zaman, eşinize ve çocuğunuza ayırdığınız zamanla dengeli olmalıdır.
Artık ayrı bir aileniz olduğunu hatırlayarak kendi ailenize odaklanın. Bir kadın veya bir erkek eşinden, çocuklarından daha çok anne-babasıyla, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla, telefonuyla, tabletiyle vs vakit geçirdiğinde problemlerin ortaya çıkmaması mümkün değil. Hem eşler hem de çocuklar ihmal edilmiş hissederler, paylaşımlar azaldıkça aralarındaki bağ zayıflar. Ortak bir hedef, ortak bir yaşam kalmaz. Aile, birbirinden kopuk insanlar topluluğu haline gelir.
Bazı durumlarda, hastalık, ihtiyaç vs. gibi elbette anne-babanıza, kardeşlerinize, arkadaşlarınıza destek olmak istersiniz, bundan daha doğal ve güzel bir şey olamaz.
Dış çevrenin her ihtiyacına cevap vermeye kalkmamalısınız, sınırlarınız olmalı. Anne-babanız istiyor diye eşinizin istemediği şeyler yaparsanız veya eşinizi, onların istediği doğrultuda davranmaya zorlarsanız, eşiniz ve siz henüz bir aile, bir birlik olamamışsınız, kendinizi yeni kurduğunuz aileye değil, hâlâ içinde büyüdüğünüz aileye ait hissediyorsunuz demektir.
Her evlilik yeni bir başlangıç, yeni bir oluşumdur. İki apayrı aileden, dünyadan, kültürden; kısacası ayrı yaşamlardan gelen kişinin bu yeni oluşuma alışması elbette çok kolay olmayabilir. Yeni oluşumlar değişmeyi, adapte olmayı gerektirir. Bu süreçte önceliği kendi ailenize verdiğinizde, yeni ailenizi sadece birbirinizin isteklerini ve ihtiyaçlarını göz önünde tutarak inşa ettiğinizde, çok daha huzurlu bir aileye sahip olabilirsiniz.
 4. Muhabbeti ihmal etmeyin, birbirinizi duygusal olarak besleyin: İlişkinizde dostluğa, arkadaşlığa, muhabbete önem verin. İlk tanıştığınız zamanlardaki gibi birbirinizle konuşun, sohbet edin. Beraber kalabilmek için, bağlanabilmek için, ortak zaman geçirmek, paylaşmak çok önemlidir.
Ortak uğraşılarınız, hayalleriniz, hedefleriniz olsun. Beraber eğlenip, beraber dinlenmek için ortak aktiviteler yapın. Bunun yanında, beraberliğin içinde birbirinize nefes alacak alan vermek de çok önemlidir. Ne çok kopuk ne de çok bağımlı olmak mutlu bir beraberlik için sağlıklıdır.
Beraber zamanların içinde romantizmi canlı tutmaya çalışın. Yine evliliğinizin ilk zamanlarında yaptığınız gibi, fırsatlar oluşturmaya çalışın. Romantizm, evlilikler içinde çok kolay unutulur ama bir yandan da hep ihtiyaç duyulur.
İlişkilerde romantizmin olmaması aslında ihtiyacın bitmesinden değil, ihmal edildiğindendir. İnsanın romantik olma ihtiyacı karşılanmadığında, birbirinden soğuma, uzaklaşma, evlilikten sıkılma, bıkma veya romantizmi başka kişilerde arama gibi sonuçlar doğurur. Birbirinizi niye seçtiğinizi ve sevdiğinizi hatırlayın. Hatta bunu zaman zaman hem kendinize hem de eşinize hatırlatın. Birbirinize karşı hayranlığınız, saygınız bittiyse evliliğinizi mutlu bir şekilde sürdürmek çok kolay olmaz.
Cinsel yaşamınızı ihmal etmeyin, korumaya özen gösterin. İş stresi, aile sorumlulukları, psikolojik veya fizyolojik problemler en önce cinsel hayatı etkiler. Bunun farkında olup, dış etkenlerin cinsel hayatınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Mutlu ve uzun bir evlilik için mutlu bir cinsel hayat gereklidir.
Anne-baba olduğunuzda da, karı-koca olmayı sürdürmelisiniz. Bebeğin aileye girişindeki etkiyi beraber göğüslemeli ve paylaşmalısınız. Anne-baba olmanın getirdiği sorumluluklar ve rolleri yerine getirirken evlilikteki duygusal zenginliğin, romantizmin sürmesini sağlamalısınız.
Birbirinize zaman ayırmalı, çocuk dışında baş başa olabileceğiniz aktiviteler yapmalı, ilişkinizin büyüsünü korumalısınız.
 5. Eşinizi Destekleyin: Dertlerinizi, sıkıntılarınızı birbirinizle paylaşın. Destek görmek, cesaretlendirilmek, onaylanmak bir ihtiyaçtır. Bunu birbirinizden esirgemeyin. Onaylanmak hem evliliği hem de insan ömrünü uzatan temel etmenlerdendir.
İşte bu nedenle evli kişiler daha uzun yaşıyor, çünkü hayatlarında kendilerini onaylayan biri var. İnsan, birçok şeyi onaylanmak için yapar ve onaylandığında kendini daha iyi hisseder. Kendini daha iyi hisseden kişiler de iyi davranışlarına devam eder.
Devamlı eleştirilen kişi ise doğal olarak mutsuz olur, kendisini yetersiz ve değersiz hisseder. Kendisini eleştiren, beğenmeyen, onaylamayan kişinin yanında olmak istemez. Çoğu kişi eşini desteklemediğini farkına bile varmaz. ‘Şimdi işim var’ demek yerine, işe geç kalmak uğruna eşinizin sıkıntısını dinlemek dostluğunuzu pekiştirir.
İhtiyacınız olduğunda, başkalarına değil birbirinize dönün. Her derdinizi başkalarıyla paylaşırsanız, eşinizden uzaklaşmanız çok doğaldır.
Mutlu ve huzurlu yuvalar...
 PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Son Eklenen