Ensest ilişki malesef dünyanın kanayan yarasıdır ve de eğitimle, maddi durumla veya dindarlıkla bilinen bir ilişkisi olmayan bir durumdur. Her kesimde malesef görülebilmektedir.
Ensest ilişki ve istismar durumları bir anda ortaya çıkan bir durum değildir. Bunun bir süreci vardır ve zaman içinde olgunlaşır. Ensest birisi ile zaten akraba olduğu için bu insanlar aile içinde zaman zaman bazen de sıklıkla bir araya gelirler. Akrabalık sebebiyle bunun toplumsal ve ahlaki anlamda bir mahsuru yoktur. Bu bir araya gelmeler hem kadında hem de erkekte zamanla platonik duygulara sebep olur.İlerleyen süreçte taraflar daha çok bir araya gelmeye ve zaman geçirmeye başlar. Bir süre sonra taraflar birbirlerine duygularını örtük veya açık bir şekilde göstermeye ve ifade etmeye başlar. Daha sonra bu duygusal bir ilişki ve aşka dönüşür. İlerleyen süreçte bu duruma cinsel ilişki de eklenebilir.
Ensest ilişki neden gelişir?
Çocukluğun 0-7 yaş döneminde kız çocuğunun babaya veya türevleri erkeklere aşık olması, erkek çocuğunun anne veya türevleri kadınlara aşık olması sık rastlanan ve normal olan bir süreçtir. 4 yaşındaki bir kız çocuğunun ben büyüyünce babamla evlenmek istiyorum veya 4 yaşında bir erkek çocuğunun ben büyüyünce annemle evlenmek istiyorum cümlesi sıklıkla rastlanabilen normal bir cümledir. Ruhsal gelişim anlamında çocuğun bunu söylemesi kötü bir şey değildir. Ailenin burada telaşlanmasına gerek yoktur.
7 yaştan sonra çocukta soyut düşünce gelişmeye başlar. Çocuk giderek kimsenin anne veya babası ile evlenmediğini fark eder. Bu süreçte aile dışındaki insanlara ilgisi artmaya başlar. Süreç bu şekilde devam eder. Bunun tersine 18 yaşındaki bir kız çocuğu ben babama aşığım diyorsa veya ben babama benzeyen erkekleri beğeniyorum diyorsa bu ruhsal anlamda sağlıklı bir cümle değildir.
Anne ve babanın rolü ne olabilir?
Çocuğun kişiliğinin gelişiminde ilk yedi yaş çok önemlidir. 0-7 yaş döneminde bir kız çocuğunun babaya aşık olması sağlıklı bir süreçtir. Ancak babanın kız çocuğuna aşık olması ise sağlıklı değildir. Bu yaş grubunda bir erkek çocuğunun anneye aşık olması sağlıklı bir süreçtir. Annenin erkek çocuğuna aşık olması ise sağlıklı bir durum değildir.
Bu durum genellikle örtük bir şekilde bilinç dışı olarak gelişir ve kişiler bunu fark etmez. Çocuklara söylenen aşkım, hayatım, bir tanem, bebeğim, tatlım, sevgilim gibi kelimeler söylemek bu süreci destekler. İlaveten çocuğa söylenen annecim, babacım, halacım, teyzecim gibi kelimeler çocukta rol karışıklığı yaratır. Çocuğun zihni giderek kendisini anne veya baba, ebeveyni ise çocuğu gibi algılar.
2 yaştan sonra çocukla yatmak uygun değildir.
2 yaştan sonra çocukla aynı yatılması ensest ilişkilere zemin hazırlayabilir. Bunun tam tersine çocuğu aşırı yalnız, ihmal edilmiş, ilişkisiz büyütülmesi de ensest ilişkilere zemin hazırlayabilir.
Ailenin modern bir aile olduğunu ifade ederek çocukla çıplak banyo yapması, onun yanında soyunması, çocuğun yanında anne babanın birbirine cinsellik anlamında aşırı sevgi ve yakınlık göstermesi çocukta bu tür davranışların normal olduğu duygularına sebep olmaktadır. Çocuğun yanında cinsellikle alakalı konuşmalar, sık sık açık küfürlü konuşmalar veya öpüşme, birlikte uyuma gibi sahnelerin olduğu filmleri izletme çocukta erken dönemlerde cinsellik duygularını uyandırabilir.
Ailede rol karışıklığı ensest ilişkiye zemin hazırlar
Bir kişinin hayatta en çok önem verdiği kişinin kendi benliği olması önemlidir. İkinci önem verdiği kişi evlendiği kişi, üçüncünün ise çocuğunun olması ruhsal olarak daha sağlıklıdır. Günümüzde birçok anne veya baba 1 numaraya çocuğunu, 2 numaraya ise kocasını veya karısını yerleştirir. Kendisi ise 3 numaradır veya kimliği tamamen yok gibidir. Böyle bir ailede kız çocuğu giderek evin kadını, baba evin kocası, anne ise evin çocuğu rolüne girebilir. Erkek çocuğunun olduğu ailede de erkek çocuk evin kocası, anne onun karısı, baba ise evin çocuğu rolüne girebilir. Böyle bir rol karışıklığında yetişen çocukların ensest ilişkilere ilgisi fazladır.
Aileler ne yapabilir?
Mahremiyet eğitiminin, özellikle 2-7 yaş arası(ekseriyetle çocuğun hatırlayacağı 3-4 yaş sonrası) dönemde kazandırılması çok önemlidir.
Vücudunun kendine ait olduğunu, dokunulmazlığını fark edebilmesi için, bu dönemlerinde ona karşı şu şekilde davranış sergilenmesi tavsiye edilmektedir:
*Odasına izinsiz girmeyin, kendi alanını bilsin.
*İç çamaşırsız asla dolaşmasın, kendi kendine giyinsin. Kendi giyinme becerisini henüz kazanamamışsa bile, “izin verirsen yardımcı olayım” diyerek, bedenine izinsiz dokunulamayacağı, kıyafetlerinin izinsiz çıkarılamayacağı bilinci oluştursun.
*Banyo yaptırırken iç çamaşırı ile yaptırın, genital bölgenin anne-baba bile olsa asla kimse tarafından görülmemesi gerektiğini fark etsin.
*Olabildiğince erken yaşta tuvaletini kendisi halletmeye başlasın(yani taharet olayını çözsün). Böylece kimsenin ona dokunmasına gerek kalmasın. Eğer henüz öğrenememişse bile bu işi sadece anne halletsin.
*Erkek çocuk-kız çocuk ayrımı yapılmadan mahremiyet eğitimi verilmelidir.
Çocuk herkese güvenilir ya da kimseye güvenilmez algılarıyla değil, güvenin sınırını bilecek şekilde yetiştirilmelidir.
Ülkemizde aşikar ensest ilişkiler çok nadiren görülmektedir. Bunun tersine cinsel ilişkinin olmadığı örtük flörtöz ensest ilişkiler düşünülenden çok çok daha fazladır. Örneğin erkek ve kız kardeşlerin birbirine sevgili gibi flört ederek davranması da sık görülen bir durumdur. Baba ve kızın birbirlerine sevgili gibi davranmasına da sık rastlanır. Anne oğul sevgili ilişkisi ise biraz daha örtük yaşanmaktadır. Ve yine sanılanın aksine aslında istatistiki olarak erkek çocuklar kız çocuklardan daha çok tacize ve istismara uğramaktadır.
Öncelikle önemli olan bu durumun fark edilmesidir. Çünkü kişi fark etmediği bir davranışı devam ettirme eğilimindedir. Fark ettiği davranışı ise değiştirmek isteyebilir. Eğer bu duygular çok güçlü ise ve baş edilemiyorsa bir profesyonelden terapi desteği alınması uygun olacaktır.
Aile içinde bireylerin kendi rolüne geri dönmesi, annenin anne gibi, babanın baba gibi, çocuğun çocuk gibi davranması ve bu rolde olması süreci kısa veya orta vadede düzeltecektir. Devlet kuruluşlarının, medyanın ve sivil toplum örgütlerinin bu konuda yapıcı, onarıcı, saldırgan olmayan bilgilendirici bir tutum içinde olması toplumsal ruh sağlığının gelişiminde önemli bir etki oluşturacaktır.
Her şeyin hayırlısıyla gönlünüze göre olmasınız dileriz.
Psikolojik Destek İnisiyatifi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.