Eşler birbirlerini çoğunlukla karşı tarafa verecekleri cevapları düşünerek dinlerler. Çünkü kendilerini suçlanmış hissederler. Beynimiz çok hassas bir organımızdır, sürekli dış dünyadan bize gelecek olan tehdit sinyallerini tarar durur. Beyin suçlanmayı büyük bir tehdit olarak algılar ve buna karşı otomatik olarak savunmaya geçer. Karşı tarafı suçlayarak konuşmaya başladığımız anda anlaşılma yollarını tamamen kapatmış oluyoruz. Bu nedenle ilk adım suçlamadan kendini ifade etme becerisini kazanmaktır. Suçlama diliyle konuşma alışkanlığını düzeltmek biraz zaman ve çaba gerektirmektedir.
Eşlerden biri bile duygu ve düşüncelerini açma konusunda iyi değilse, sağlıklı iletişim olanağı epeyce azalmaktadır. Duygu ve düşüncelerini açma konusunda isteksiz olan eşlerin bile bu konuda istekli hale getirmenin yolları vardır. Bunu yapmak için ilk adım güvende hissetmelerini sağlamaktır. Güvenli bir ilişki kurmak bazı becerilerin kazanımını gerektirmektedir. Birbirlerinin iyi yönlerine, doğru bir üslupla temas etmeyi öğrenen çiftler için güvenli bir ilişki kurmak mümkün olmaktadır.
Sıklıkla yapılan ikinci iletişim hatası, akıl okumaktır, tahminde bulunmaktır. Çoğunlukla eşler birbirlerini çok iyi tanıdığını düşünür ve bu nedenle eşlerinin duygu ve düşünceleriyle ilgili tahminlerde bulunurlar ve tahminlerinin doğru olup olmadığını eşlerine sorup teyit etme gereği duymazlar.
Evliliklerde tabii ki ideal olan eşlerin evlilikle ilgili sorunları çözmede eşit sorumluluk üstlenmeleridir. Ama bu denge her zaman her şartta korunamayabilir. Çiftlerden birinin yapısı her zaman bu şekilde olmasına müsaade etmeyebilir.
Kaplumbağanın taşıyabildiği taş, filin kaldırabildiği kayaya nispeten küçük olsa da adalet terazisinde eşittir. Herkesin derdi kendi omzuna yüktür. Bu anlamda çiftlerin birbirinden yardımını esirgememesi önemlidir.
Çiftler birbirlerini iyi ve kötü diye ayırınca herkes kendininin iyi taraflarını görüyor. Yanlışlarını bilmeyen iyiler(!) yüzünden dengeler değişmiyor. Değişim muhasebeyle mümkün. Bu yüzden, doğru ve yanlışı, çiftler arasında değil, bireysel olarak her kişinin kendi içinde araması lazım.
İnsanları ne kadar kötü olduklarını söylerek değil daha iyi biri olacağına inandırarak değişime ikna edebilirsiniz. Buna önce siz inanırsanız suçlamaz, değişim için sorumluluk alırsınız. Sorumluluk alınmayan eleştiriler suçlamadır ve muhatabı o eleştirilere karşı duyarsızlaştırır.
Bir insanı daha iyi bir eş, dost, kardeş yapan şey değişime açık olmasıdır. Bu esneklik kapasitesi ne kadar fazla olursa insan kendini o ölçüde geliştirebilir. O ölçüde partnerinin de değişimini sağlayabilir.
Değişimi engelleyen unsur olarak her insan en başta kendine esirdir. Kendi konfor alanında hapis ve o alanın müsade ettiği yere kadar yaşar, değişir ve eşinin taleplerine cevap verir. Konforu zeval görmeyecek kadar iyilik yapar, eşinin arzularını yerine getirir mesela. Halbuki iyilik, evlilik; emektir, gayrettir, konfordan feragattir. Bundan ötürüdür pek çok kişi gerçek iyilik yapmadan kendini iyi insan sanabilir.
Eşinize tavrınızı kendinize olan tavrınız belirler. Kendinize tavrınız da büyük oranda çocuklukta ebeveynin size olan tavrıyla şekillenir. Bu yüzden insan belli bir yaştan sonra hayatında ve ilişkilerinde isteyerek veya istemeyerek kendini anne-babasına dönüşmüş olarak bulur. Bunun bilincinde olarak kişinin sık sık aile içindeki rolünü gözden geçirmesi, farkında olmadan yapılan yanlışlarda farkındalığa ulaşması gerekir.
Bunun yanında büyük derdin yanında gelen küçük mutlulukları da reddetmeyin. Onları yaşamak da derdi çekmek kadar şükürdür.
Evlilik, iki bireyin sağlıklı birlikteliğidir, bir olmak için bireylikten vazgeçmesi değil. Kişiler ya mutlu bir evlilik için kendinden vazgeçmesi gerektiğine inanır ve birey olarak kalmaz, ya da kendini mükemmel zanneden eşinin bünyesinde zamanla eriyip gider.
Aslında evlilik nimetiyle çiftler mucizevi bir atmosferde yaşadıklarını da bilip kendi özsaygılarını arttırabilirler. Birbirine muhabbetle göz göze baktıklarında, kalplerinin aynı ritimle atması ve beyinlerindeki nöronların eş zamanlı çalışması gibi mucizevi bir şey varken, kara delik fotoğrafı bile sönük kalıyor yanında.
Serotonin, mutluluk hormonu olarak bilinir ama öfke kontrolüne de yardım eder. Pek çok aile içi tartışmada önleyici rol üstlenir. Evliliklerde en çok ihtiyaç duyulan hormon olduğundan muhakkak farklı alternatiflerle de takviye edilmesi gerekir. Güneş, egzersiz, masaj, güzel anıları hatırlamak serotonin miktarını arttırır. Çok işlevsel bir hormon olduğundan sürekli beslenmesi ve salgılanması gerekir.
İyi bir evlilkte iletişim kadar affedici olmak da önemlidir. Kusurlu iki insanın birlikteliği kusursuz olamaz. Evliliği ileriye taşıyan bu kusurlara karşı gösterilen müsamahadır.
Bir takipçimizin ifade ettiği gibi " *Evlilik mutlu olma aracından ziyade karşınızdaki kişiyi mutlu etme sanatıdır.* " Karşılıklı olarak uygulanırsa çok değerli kriter.
*PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.