12 Mayıs 2019 Pazar

-Kendimi bildim bileli kilo problemim var, bir türlü zayıflayamıyorum.

*SORU:*
-Kendimi bildim bileli kilo problemim var, bir türlü zayıflayamıyorum.
- Pek çok kez diyet yaptım ama hepsini bozdum.
- Diyet yaparken bile ailemden gizli gizli hep yemek yiyordum. Ailemle bu konu yüzünden sık sık karşı karşıya geldim. Zayıflamak için ne yapabilirim?

*CEVAP:*
Yeme bozukluğu; kökeni genetik, psikolojik, sosyal faktörlere dayanan ve fizyolojik, psikolojik ve sosyal problemlere sebep olan yeme davranışındaki bozukluklardır. Kişi eğer günün büyük kısmını yemek, kalori düşünerek geçiriyor, duygu durumu kilo alıp vermesine göre değişiklik gösteriyorsa, yaptığı planlar yemek ve kilo çevresinde dönüyorsa yeme bozukluğundan bahsedilebilir.

Yaygın ve yaygın olmayan birçok yeme bozukluğu vardır. En bilinen yeme bozuklukları arasında anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve aşırı yeme bozukluğu sayılabilir. Anoreksiya nevroza, özetle kişinin normal kiloda ve/veya normal kilonun altında olmasına rağmen kilo almaktan korkması, kısıtlayıcı diyetlere gitmesi, kilo kontrolü sağlamak için aşırı egzersiz yapması olarak tanımlanabilir. Bulimiya nervoza, kişinin kısa bir zaman dilimi içinde normalde yediği yiyeceğin çok daha fazlasını yiyip sonrasında da kilo kontrolü amacıyla yediklerini kusması, aşırı egzersiz yapması, müshil ve diuretik ilaç kullanması olarak özetlenebilir (daha çok mankenlerde görülür). Aşırı yeme bozukluğu ise kişinin normalde yediği yiyeceğin çok daha fazlasını kontrolden çıkmışçasına, canı acıyıncaya kadar hızlı bir şekilde yemesi ve sonrasında da utanç, pişmanlık duymasıdır. Bulimiya nervoza ve aşırı  yeme bozukluğunda yeme atakları gizlice yapılır. Bu sebeple bulimiya nervoza ve aşırı yeme bozukluğunu kişi çevresinden senelerce saklayabilir. Bunun dışında tüm gün boyunca aç olmadan sıkıntıya bağlı yemek yemek, bir yiyeceğe karşı önlenemez istek ve kontrolden çıkmışlık hissi ile o yiyeceği yemek de yeme bozuklukları arasında sayılabilir.

Can sıkıntısına bağlı yemek yeme hemen hemen her insanın zaman zaman başvurduğu bir durumdur. Yemek en kolay ulaşılabilen duygusal anestezidir ve kişi negatif duygu ile baş başa kaldığı an o duygudan kaçmak için yemeğe sarılabilir. Yemek geçici bir haz hissi ve trans hali oluşturur. Yalnız bu bir alışkanlık haline gelmişse, kişinin kilo almasına sebep oluyor, sosyal ve duygusal problemler oluşturuyorsa  o noktada yeme bozukluğundan bahsedebiliriz.

Çocuklarda görülen yeme bozuklukları, ergenlik ve yetişkinlik dönemi başlayan yeme bozukluklarından farklıdır. Çocuklarda en fazla seçici yeme, duygu durumuna bağlı yemeği reddetme, kısıtlı yeme görülür. Aileler bu noktada kesinlikle çocuğu yemek yemesi için zorlamamalı, eğer yemek yemiyor ya da yemeği kısıtlıyorsa altında yatan psikolojik sebeplere odaklanmalıdır. Çocuk kaygılı olduğu için ya da iletişim problemleri yaşadığı için yemeği bir yöntem olarak kullanma yoluna gitmiş olabilir. Seçici yeme konusunda da aile çocuğun yemediği yiyecekleri zorla yedirmeye çalışmamalı, yemediği yiyeceği yerse onu çikolata ile ödüllendirme yoluna gitmemeli, onun için özel yemek pişirmemelidir. Aileler genelde çocukların yemek ile problemleri olunca yemeğe odaklanıyorlar; oysa çocuk yeme problemi ile kontrolü ele almaya çalışıyor olabilir, kendi varlığını bu şekilde ortaya koymaya çalışıyor olabilir. Dolayısıyla yemeğe odaklanmak gerçek problemden uzaklaşmaya sebep olacaktır.

Yeme bozukluğu her yaştan, cinsiyetten ve sosyoekonomik sınıftan kişide görülebilir. Sadece yeme bozukluğunun türü kişinin yaşına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin anoreksiya nervoza daha çok erken ergenlik döneminde, bulimiya nervoza daha çok orta ergenlik dönemi ve genç yetişkinlik döneminde başlar ve kadınlarda daha yaygındır. Oysa aşırı yeme, yeme bağımlılığı ve kompulsif yemenin hem kadınlarda hem de erkeklerde her yaştan grupta görülme sıklığı yakındır.

Yeme bozukluğunun sebepleri arasında mükemmelliyetçi yapı, duyguların dile getirilememesi, yaşanmış travmatik olaylar, ya hep ya hiç düşünce yapısı, kaygılı, takıntılı ve kontrolcü yapı, hayat değişimleri, stres ve sıkıntı ile baş etmekte zorluk yaşama, kişilerarası ilişkilerde problemler yaşama, özdeğer problemleri sayılabilir.

Yeme bozukluğunun tohumları daha küçük yaşlarda atılmaya başlar ve hayatın kırılgan bir döneminde ortaya çıkar. Özellikle çocukluk obezitesi ve kiloya bağlı akranlar tarafından dalga geçilme, çevre tarafından eleştirilme yeme bozukluğuna zemin hazırlar.

Bunun yanı sıra toplumda beden imgesine yükselen aşırı anlam, zayıflığın değerli görülmesi, çevrenin kişinin kilosu ile ilgili yorumlar yapması kişi üzerinde baskı oluşmasına sebep olur ve yeme bozukluğuna zemin hazırlar.

Diyet yapmak yeme bozukluğuna sebep olmaz ama her yeme bozukluğu diyetle başlar. Özellikle sıkı diyetler eğilimi olan bünyelerde yeme bozukluğunu tetikler. Birçok kişi yeme bozukluğu olduğunun farkında olmadığı, yeme bozukluğundan dolayı kilo aldığı ama bu konuda farkındalığı olmadığı için kendisini “iradesiz” olarak nitelendirdiği için bir beslenme uzmanından diğerine koşuyor. Eğer kişide bir yeme bozukluğu varsa psikolojik destek olmadan sadece zayıflama odaklı diyetler o kişinin yeme bozukluğunu tetikler, daha da kronikleştirir. Bir kişi her kilo verme girişiminde başarısızlığa uğruyor, diyeti bozduğu an “Battı balık yan gider” deyip daha fazla yiyor, üzerine bir de kilo alıyorsa bu noktada sorun kişinin “iradesiz” olması değildir, beslenme uzmanının kötü olması da değildir; asıl sorun kişinin farkında olmadığı psikolojik kökenli yeme bozukluğunun olmasıdır.

Genelde yeme bozukluğunun yemek ve kilo ile ilgili olduğu sanılır; oysa yeme bozuklukları kendisini kilo ve yemek odaklı ortaya koysa da altında yatan sebep psikolojiktir. İnsanlar sağlıklı beslenmeyi başarabildiği an ya da kilo verdiği an yeme bozukluğunun ortadan kalkacağını sanır, bu problemi “irade” ile bağdaştırır; oysa yeme bozuklukları oldukça komplike psikolojik sebeplere dayanır. Dolasıyla diyet yapıp zayıf olunduğu an yeme bozukluğu ortadan kalkmaz. Beslenme bozukluğu ile karıştırıldığı için kişi beslenme uzmanı desteği ile yeme bozukluğunu yenebileceğini düşünür. Oysa psikolojik destek olmadan diyetler çoğu zaman yeme bozukluğunun türü ne olursa olsun yeme bozukluğunu daha da kronik hale getirebilir.

Konuyla alakalı olarak malesef öneri olarak burdan sunabileceklerimiz sınırlı.  
Yeme bozukluğu olan kişi öncelikle şunu iyi bilmeli ki bu durum kilo verince ya da istediği kiloya erişince ortadan kalkmayacak. Genelde insanlar işin psikolojik kökenli olduğunu hissetse bile psikolojik destek almaktan kaçınabiliyor ve ısrarla diyet yapmaya çalışabiliyor ya da durumun kendiliğinden düzelmesini bekliyorlar. Oysa zaman geçtikçe durum daha da kronik hale gelebiliyor. Bu durum onların  iradeli veya iradesiz olması  alakalı olmadığından kendilerini suçlamaktan vazgeçmeli ve uzman desteğine başvurmalılar. Dolayısıyla daha fazla ertelemeden mutlaka psikolojik destek almalılar.
Kilo verme tüm bu yönleri göz önüne alındığında kompleks bir süreçtir. Bu konuda diyet ve tıbbi desteğin yanında psikolog desteği almak, bu kompleksliği göz ardı etmeyi önleyecek, kisiye daha uygun ve kalıcı sonuçlar elde etmesi konusunda yardımcı olacaktır.

Sağlıklı bir ömür dileriz.

*PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Son Eklenen