*SORU:*
Biz şu an yabancı bir ülkedeyiz ve pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi erkekler ve kadınların sokakda uygunsuz tavırları olabiliyor. Çocuğumuzla dolaşırken bunlara şahit oluyoruz maalesef. Bu tür durumlarda çocuklarımız için endişeliniyoruz, onların bir avrupa ülkesinde islam ahlakına göre yetişmesi için neler yapabiliriz?
*CEVAP:*
Çocuklardaki ahlaki gelişimi çok boyutlu olarak ele almak gerekir. Bu gelişim aslında anne karnında başlar. Anne ve babadaki ahlaki değerlerle oluşmaya devam eder. Demek ki çocuklardaki ahlaki gelişimin olumsuz bir şekilde etkilenmesi, ebeveynlerin yanlış davranışları ve sosyal hayattaki olumsuz etkenlerin bir sonucudur diyebiliriz. Rabbimiz birçok medeniyetin sonunun ahlaki çöküntüler yüzünden olduğunu Kur’ân’da bildirmiştir. Ahlak eğitimi sadece ailelerin değil toplumun da üzerinde hassasiyetle durması gereken bir konudur. Bu konuda Peygamber Efendimiz (sav) bizim hayat öğretmenimizdir.
Manevi olarak baktığımızda, anne babaların kendi ebeveynlerinden aldığı eğitim maalesef yetersiz. Günümüze bakınca sade ve doğal davranışları özler olduk. Yeni nesilleri bozan sisteme baktığımızda karşımıza devasa bir dünya düzeni çıkıyor. Şiddet içerikli oyunlar, çizgi filmler ve dizilerle çocukların beynine olumsuzluklar normal gibi gösteriliyor ve çocukların temiz dimağlarına işleniyor. Dolayısıyla aile, sağlıklı normları çocuklarına öğretmez ise bireylerin fıtratı bozuluyor.
Bir çocuğun ahlaki değerlerini kazanması için yedi yaşına kadar temellerin sağlam atılması gerekir. Şayet bu yaşa kadar verilmez ise daha ileriki yıllarda verilmesi ‘ilave programla’ tabii ki de mümkündür. Bu süreç de aslında ana karnında başlıyor.
Hamilelik döneminde anne ve babanın konuşma tarzı, annenin stresi, olumlu ve olumsuz etkiler. Duygular olduğu gibi çocuğun dünyasına aktarılıyor. Anne stresliyse stresli bir çocuk dünyaya geliyor. Anne ahlaki değerlerine sahip çıkmıyorsa çocuk da neticede o ortamda dünyaya gözlerini açıyor. Çocuğun gelişimi küçük küçük nüveler şeklinde anne karnında başlıyor. Dünyaya geldikten sonra da anne ve babası arasındaki ilişki, verilen sözlerin tutulması, dürüstlük, tutarlılık gibi değerlerle bir algı dünyası oluşuyor. Böylelikle her şey çocuğun görsel ve işitsel dünyasında kayıt altına alınıyor. Tutarsız, sözünde durmayan bir ailede yetişen çocuk da tabi ki tutarsız ve gel-gitler yaşayan bir birey olacaktır. Burada çocukların tertemiz bir kayıt sisteminin olduğunu, ne görürse onu kaydettiğini bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla çocuğa ahlaki normları dikta etmek ahlak eğitimi değil, asıl önemli olan ahlaklı olmaktır.
0-5 yaş arasında çocukların algıları çok güçlü ve onlar temel oluyor. Eğer anne baba burada doğru davranışlar sergileyebiliyorsa çocuk da o davranış modelini alıyor. Anne, çocuğunun yanında arkadaşıyla konuşurken çocuğun babasını çekiştirip baba eve geldiğinde de farklı davranıyorsa çocuk bu ikilemleri görüyor. Örnek alıyor ve maske takmayı öğreniyor.
Önce kendimizin iyi ve kötü taraflarını tespit edip pozitif yönde değişimi başlatmalıyız. Böylece eşimiz de otomatik olarak değişmeye başlar ve çocuk da bizi modeller. Ahlaki değerleri paylaşma, adaleti sağlama annemizin bize verdiği eğitimle başlıyor. Bizde olan güzel değerleri öncelikli olarak çocuklarımıza aktarmamız gerekiyor yani. İyi bir ahlak kazandırmak için de mutlaka ekstra gayret ve istek sergilenmesi gerekiyor. Sistemin sağlıklı bir şekilde devam etmesi bütün parçaların sağlıklı bir şekilde çalışmasına bağlı sonuçta.
Anne-baba arasında sözlü ve fiziksel şiddet varsa ergenlikte arkadaşlarına şiddet uygulama ve kişilik bozukluğu gözlenebiliyor. Bu davranış bozuklukları, bizim davranışlarımızın olumsuz sonuçlarıdır.
Anne, “Oğlum bana yalan söyleme, dürüst ol!” diye çocuğunu tembihliyor; ama anne dürüst değilse bu söz hiçbir işe yaramıyor maalesef.
Kontrolsüz yalan söyleyen bir ergen incelendiğinde görülüyor ki çocuğa babaanne bakmış yıllarca ve torununu sevdiği için her istediğini yapmış. Örneğin dondurma alıyor, ama sakın annene söyleme diye tembih ediyor. Çocuk parkta düşüyor yine sakın annene söyleme diye tembih ediyor. Her gün bunları yaşayan çocuk kendisine iyilik yaptığını zanneden babaannenin yanında yalanı öğrenmiş ve hayatına yalanı sokmuş oluyor. Bazen aileler yaptıkları davranışların nereye varacağını kestiremiyorlar.
Bu büyük bir sorun.
Öğrenilen bilgiler bilinçaltına atılıyor. Fakat anne-baba değişmeye başlıyorsa çocuktaki model algısı da değişebiliyor ve güzelleşebiliyor. Bu çok önemli bir durum. Kur’ân’ı Kerim’de çocukları nasıl eğitmemiz gerektiğiyle ilgili anne babalara ikazlar var. Bunun yanında Peygamber Efendimiz’in (sav) sünnetinde inanılmaz değerler var. Bu ahlaki normları sevdirerek ve bilinçli olarak vermek gerekli.
Önceden küçük alanlarda yaşıyorduk. Çevremiz, ahlaki değerler, kültürel normlar belliydi. Şimdi ise oturduğumuz apartmanda kim var onu bile bilmiyoruz. Bu anlamda çevremizdekilerin ahlaki değerleri, özellikle yabancı ülkelerde çok farklı olabiliyor. Çocuk ilk önce anne ve babayı, onların birbiri ile ilişkisini ve sonra arkadaşlarını ve çevreyi modelleyecektir.
Dış dünyadaki negatifliğe karşı aile içinde pozitif bir ahlak eğitimi vermemiz şart. Bizim için, paraya verilen değerin insana verilen değerin üstüne çıkmaması gerektiğini; ancak gece gündüz hayatımızın odak noktasına zenginliği ve para kazanmayı koymayarak anlatabiliriz.
Ailelerin vermediği ve veremediği eksik kalan ahlaki normları çocuklar ya televizyondan ya da çevrelerinden tamamlıyor. Bu durumda çocukların çevreleri de çok önem arz ediyor. Önemli olan öncelikle kendi değerlerimizin aktarılıp daha sonra da koruyucu rehberlik yapılabilmesi. Olumsuzluklara karşı gettolaşmaya gitmeden çocuklarımızı kendi dünyamızın değerleri içinde koruyabilme ve karşılaşılan olumsuzlukları da çocuğumuzun anlayabileceği şekilde uygunca ifade edebilme. Sükut ikrardır beyanınca yanlış olduğu ifade edilmeyen davranışlar zihne doğru olarak kodlanır. “Ben de böyle yapsam babam bir şey demez.” ya da “Bu normaldir.” duygusu oluşur. Bunlara da dikkat etmek gerekiyor.
Bilhassa erkek çocuklarına, bütün hak hukuk kendisininmiş gibi davranılıyor. “Erkek çocuktur yapacak tabi…” gibi kötü bir çocuk yetiştirme modeliyle karşılaşabiliyoruz. Bunlar kuralsız yaşayan, şımarık tiplerdir. Tabi ki böyleleri, başta anne ve babası olmak üzere zamanla kimseyi dinlemiyor. Bu çok yanlış bir yetiştirme metodu. Bunun doğrusu; “Erkek çocuk delikanlıdır, merhametlidir ve yiğittir.” şeklinde olmalıdır.
Bazı baba tipleri de var ki biz bunlara savaşçı baba modeli diyoruz. Bu baba modeli anneye ve çocuklara devamlı aptalmış gibi davranıyor. Sürekli eleştiriyor, küçük düşürüyor ve otomatik olarak çocuklarda kompleksli ve özgüvensiz bir kimlik oluşuyor. Böyle bir baba, erkek çocuklarını kendine bir düşman gibi görüyor, daha saldırgan davranıyor. O çocuklardaki sonuç ise; yalan söyleme, işten kaçma, okuldan kaçma, madde kullanımı ve babanın yapılmasını istemediği her davranışı sergileme şeklinde gerçekleşiyor.
Sonuç olarak sevgi ve ilgi çok çok önemli diyebiliriz.
Farkındalığımızı geliştirip nasıl daha iyi olabilirim noktasında kendimizi bir öğrenci gibi görüp iyi anne babalar olmaya çalışırsak çocuklarımıza doğru kimlik ve kişilik kazandırmamız çok daha kolay olacaktır. Kendi içimizde yaşadığımız dürüst, adaletli, değer bilme duyguları nesilden nesile böylelikle aktarılacaktır.
Şu anda bir çocuk yetiştiriyor olabiliriz. Ama şunu bilmeliyiz ki o çocuk da bu bilgileri kendi çocuğuna yani torununuza aktaracaktır. O nedenle bu sorumluluğu üzerimize alıp güzel ahlakı çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor. Bu da bizim dünya ve ahiretimiz için ev ödevimiz. *"Ağaç en sağlıklı şekilde ancak ormanda büyür."* sırrınca çocuklarımız için bizimle aynı duygu ve düşünceleri paylaşan kişilerle küçük küçük ormanlar veya adacıklar oluşturmamız gerekiyor. Bu sayede problem gibi duran pek çok mesele kendiliğinden çözülmüş oluyor.
*PSİKOLOJİK DESTEK İNSİYATİFİ*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.